Oyunbaz şiirler yazıyorum Tanrıdan rol çalıyor ellerim
Yaratmak Yürütmek Ve öldürmek Serbest
Her şiirin efendisi benim
Bazen acınılası yalnızlıklar taşıyorum içimde Bazen kıskanılası aşklar yaşıyorum Bazen ümitvarım Bazen karamsar En çok yalancı
Pinokyo’nun idam edildiğini kaç kişi biliyor!
Kudretinden sual olunmaz yazarların Tek onlara imreniyorum okurken Bir tek onları taklit ediyorum Ruhumu sarsan afetlerin peşinden sürüklendikçe Biraz afet oluyorum Biraz felaket
Üçüncü gözümle bakıyorum ruhunuza Keskinleşiyor görünmeyene inancım sakladıklarınızı yakaladıkça Oysa yaşamak var fotoğraf karelerine bilerek yakalanan Bir de soyunmak kadrajın dışına çıktıkça anımsanan Sanırım ihtiyaç duymayacaktık giysilere Olmasaydı utanma Ah! Ama Ama…
Kendini kandırma sanatında ustayız ne de olsa!
İtirafımdır: Her söylenene inanırdım Yalana başlayana kadar Ne fena!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Allah rahmet eylesin! hele ki böyle zamanlarda nasıl kaçınılmazdır yalan söylemek. nasıl denir ki ''durumun çok kötüymüş'' bunlar pembe yalanlar elbette
bir de çevreye uyum sürecinde:) söylenen yalanlar vardır ki ihtiyaçtır bir yerde uyumlu insan= tepkisiz(kör, sağır) insan
istisnalar var elbet ve elbette hepimiz yalancıyız bir ölçüde.. içimi acıtan bir yalanım vardır.. babamın 15 gün yaşayacağını öğrendiğim an doktordan sonra babamın yanına gidip;
baba çok iyiymişsin ilacın yan etkileriymiş bu halsizliğin derken gülümsemem...ve onun bana -eşşoğlueşşek niye gözbebeklerin kocaman demesi.... o an sanki bin asır yutkunmuştum... ve yemin etmiştim doğru diye...
oğlum ilk yalan söylemeye başladığında çok tedirgin olmuştum sonra bir yerde bunun çocuğun zekasını kullandığını gösteren bir işaret -zihinsel bir süreç-olduğunu okudum:) zor durumlarla karşılaşmamak adına hepimiz yalancıyız! istemeden.
Allah rahmet eylesin! hele ki böyle zamanlarda nasıl kaçınılmazdır yalan söylemek. nasıl denir ki ''durumun çok kötüymüş'' bunlar pembe yalanlar elbette
bir de çevreye uyum sürecinde:) söylenen yalanlar vardır ki ihtiyaçtır bir yerde uyumlu insan= tepkisiz(kör, sağır) insan
istisnalar var elbet ve elbette hepimiz yalancıyız bir ölçüde.. içimi acıtan bir yalanım vardır.. babamın 15 gün yaşayacağını öğrendiğim an doktordan sonra babamın yanına gidip;
baba çok iyiymişsin ilacın yan etkileriymiş bu halsizliğin derken gülümsemem...ve onun bana -eşşoğlueşşek niye gözbebeklerin kocaman demesi.... o an sanki bin asır yutkunmuştum... ve yemin etmiştim doğru diye...
oğlum ilk yalan söylemeye başladığında çok tedirgin olmuştum sonra bir yerde bunun çocuğun zekasını kullandığını gösteren bir işaret -zihinsel bir süreç-olduğunu okudum:) zor durumlarla karşılaşmamak adına hepimiz yalancıyız! istemeden.
düşündürdü şiirin,bu mantıkla bakarsak tanrı da bizim gibi mi yapıyor,yaratıyor,yürütüyor ve öldürüryor,yani o da bir şeyler saklıyor...mantıklı geldi,hele de musayla yaptıkları güreşi hatırlayınca...
Aklın sınırları nerde başlar nerede biter bilen var mı? Aklı olanın "aklının sınırları" demek istediğim. Olmayanın ne sınırı ne de mezrası var çocukluğunun koşuşturduğu,siyah beyaz anıların dizili olduğu çamaşır ipleri bile yoktur. Ve düşünceler,engin denizde yol alarak burnu bir kara parçasına çarpana kadar dolaşan gemi gibi seyreder. Şiir yazmak ayrıcalık ister... O bahsettiğiniz "üçüncü göz" olmalı şiire cesaret edende.. Ki herkesin göremediğini,duyamadığını,hissedemediğini idrak etsin. Kalem bir yüz çiziyor önce... Bir endam takıyor,ses veriyor,huy ekliyor çizgilerine. Yüzüne renk geliyor kalemle çizilene.. Sonra adını koyuyor kalem... Çevresini inşa ediyor. Gözlerini,sözlerini belirliyor. Eline bir çiçek veriyor bazen... Bir mavzer vuruyor omzuna kızmışsa eğer. Ve savaştırıyor istediğiyle,istediği cephede... Ömrünü son sayfaya bırakıyor. Elinden her şeyi alabiliyor,veya her şey verebiliyor emrine . Kalemin boyası bitene,yazanın hevesi kaçana kadar. Ah bi de iyi ki "ar" duygumuz var. Çekilir olmuş onun sayesinde dünya... Düşünemiyorum bütün insanların anadan üryan dolaştığına.. Çok çok beğendim. Şiir beni düşünceye sevketmeli... Bana yeni düşünce ufukları göstermeli... Şiiriniz gibi. Selam ve saygı ile.
yıllar önce bir arkadaşımın yazdığı öyküyü okumuş, öyküdeki yetim kıza eziyet ederek sokağa atan üvey babasının son sayfadaki ölümüne itiraz ederek "bırak yaşasın acı çeksin..." demiştim. sevgili arkadaşım da benim sözümden etkilenip son paragrafta üvey babayı kötü bir hastalığın pençesine atıp günden güne çürüyen etlerinin etrafa yaydığı pis kokudan bahsetmiti. o kadar iğrenç kokuyordu ki sokak köpekleri bile onu görünce yolunu değiştiryordu....bana "çok mu abarttık" dediğinde "kalem elinde madem çektir çektirebildiğin kadar " demiştim. yıllardır o üvey baba o genç kıza yaptıklarını çekiyor...hala sokaklarda sürünerek ve çöplerden artıklarla beslenerek acılarla yaşadığına inanıyorum...ölmedi yıllardır... kalemin insana verdiği gücün farkında olmak için "başkalarının "farkında olmak lazım... bazen bir kaplanın ,bazen bir güvercinin bazen bir çocuğun gözüyle bakabilmek ...işte şiire hayat veren bence bu idrak. yazmaya teşvik ediyor ise naçizane yazdıklarım (bu naçizane de ne demek yaaa....alçak gönüllülüğün alçak sınırı olsa gerek...) inan çok sevinirim... Anlaşılmamak zaten yatağa düşmek gibi...başucunda limon kolonyası,peçete ,biküvi ve su ile etrafında yanıp sönen cihazları seyrederek "anladımmmm!" diyecek bir aklın kapıyı aralamasını beklemek gibi... anlaşılır olmak için meramını anlatabilecek kelime hazinesine sahip olmanın dışında düşünceleri hafızada berraklaştırmak gerekir...kendi derdini kendine izah edemeyen bir başkasına anlatabilir mi? değerli hocam en kalbi saygı ve şükranlarımı arz eder,şu sıcak havalarda "ince giyerüm ince penbe yakuşu gence " türküsünde bahsedilen penbe rengi layık gördüğünüz için ayrıca teşekkür ederim ( penbe renk de bi acaip duruyo..ilk zamanlar anlamamıştım ne demek diye....gördükçe içimden 'Allah mahafaza ' diyordum..)
yazının gücü bu olsa gerek yani yazarın gücü aslında herşeye hakim olan o karar mercii o astığım astık kestiğim kestik bir edayla istediği gibi dolaşma özgürlüğü var satırlar arasında yazmanın en güzel yanı da bu olsa gerek belki gerçekte cesaret edemeyeceğimiz şeyleri yazarak var ediyoruz var ettiklerimizle zenginleşip, çoğalıyoruz bir pencereden bakmakla çok pencereden bakmak arasındaki farkı farkediyoruz çevrenin bir parçası değil, çevrenin hakimi oluyoruz haa güzel mi, iyi mi derseniz cevabım yok:)
her yorumunuz yazmaya teşvik ediyor beni, bunu da belitmeden geçmek istemem anlaşılmak güzel
yıllar önce bir arkadaşımın yazdığı öyküyü okumuş, öyküdeki yetim kıza eziyet ederek sokağa atan üvey babasının son sayfadaki ölümüne itiraz ederek "bırak yaşasın acı çeksin..." demiştim. sevgili arkadaşım da benim sözümden etkilenip son paragrafta üvey babayı kötü bir hastalığın pençesine atıp günden güne çürüyen etlerinin etrafa yaydığı pis kokudan bahsetmiti. o kadar iğrenç kokuyordu ki sokak köpekleri bile onu görünce yolunu değiştiryordu....bana "çok mu abarttık" dediğinde "kalem elinde madem çektir çektirebildiğin kadar " demiştim. yıllardır o üvey baba o genç kıza yaptıklarını çekiyor...hala sokaklarda sürünerek ve çöplerden artıklarla beslenerek acılarla yaşadığına inanıyorum...ölmedi yıllardır... kalemin insana verdiği gücün farkında olmak için "başkalarının "farkında olmak lazım... bazen bir kaplanın ,bazen bir güvercinin bazen bir çocuğun gözüyle bakabilmek ...işte şiire hayat veren bence bu idrak. yazmaya teşvik ediyor ise naçizane yazdıklarım (bu naçizane de ne demek yaaa....alçak gönüllülüğün alçak sınırı olsa gerek...) inan çok sevinirim... Anlaşılmamak zaten yatağa düşmek gibi...başucunda limon kolonyası,peçete ,biküvi ve su ile etrafında yanıp sönen cihazları seyrederek "anladımmmm!" diyecek bir aklın kapıyı aralamasını beklemek gibi... anlaşılır olmak için meramını anlatabilecek kelime hazinesine sahip olmanın dışında düşünceleri hafızada berraklaştırmak gerekir...kendi derdini kendine izah edemeyen bir başkasına anlatabilir mi? değerli hocam en kalbi saygı ve şükranlarımı arz eder,şu sıcak havalarda "ince giyerüm ince penbe yakuşu gence " türküsünde bahsedilen penbe rengi layık gördüğünüz için ayrıca teşekkür ederim ( penbe renk de bi acaip duruyo..ilk zamanlar anlamamıştım ne demek diye....gördükçe içimden 'Allah mahafaza ' diyordum..)
yazının gücü bu olsa gerek yani yazarın gücü aslında herşeye hakim olan o karar mercii o astığım astık kestiğim kestik bir edayla istediği gibi dolaşma özgürlüğü var satırlar arasında yazmanın en güzel yanı da bu olsa gerek belki gerçekte cesaret edemeyeceğimiz şeyleri yazarak var ediyoruz var ettiklerimizle zenginleşip, çoğalıyoruz bir pencereden bakmakla çok pencereden bakmak arasındaki farkı farkediyoruz çevrenin bir parçası değil, çevrenin hakimi oluyoruz haa güzel mi, iyi mi derseniz cevabım yok:)
her yorumunuz yazmaya teşvik ediyor beni, bunu da belitmeden geçmek istemem anlaşılmak güzel
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.