Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Asena Gülsüm
Asena Gülsüm

Bezm-i Elest

Yorum

Bezm-i Elest

( 4 kişi )

6

Yorum

2

Beğeni

5,0

Puan

5367

Okunma

Bezm-i Elest

Bezm-i Elest

Allah ruhları yarattığında sorar:
—Elestü bi Rabbiküm? (Ben Rabbiniz değil miyim?)
Yaratılanlar cevap verir:
—Belâ! Kâlü Belâ! (Evet! Rabbimizsin.)


BEZM-İ ELEST(RUHLAR MECLİSİ)

“Küntü kenzen mahfiyyen feahbebtü en unefe fe halektel halka li uref” (Ben gizli bir hazine idim bilinmekliğimi murad ettim ve bu halkı halk eyledim ki bilineyim.)

Hani olur ya! Bazen gözlerimiz birilerini arar kimi aradığını bilmeden!
Bazen tanıdık gelir bazı yüzler, nerden hatırlandığını asla öğrenemeden!
‘Daha önce gördüğüm biri gibi sanki!’, dediğimiz varlıklar; kim bilir, belki de gönlümüze o meclisten tanıdıktırlar!
Belki de ezelden beri ruhumuza hayattırlar.
Ve "belâ" ki asıl aşka ulaştıracak, beşerî âşıktırlar!

Mutlak bir demde karşılaşırız onlarla...
Kimi zaman bir şâirin şiirine anlamdırlar, kimi zaman bir piyanonun tuşlarında yaşarlar.
Bazen bizimle gelir o hoş mûsikîye anlam katan beşer ruhlar, bazense yalnız ve yalnız o tuşlarda kalırlar…


İşte bu ayrılığın yaşandığı günü anlatacağım ben sizlere…
İnsan aslında ne denli kederlidir, bunu göstereceğim.

Varlıkların ruhları yaratıldığında, tecellîdir onlar mutlak varlığa.
Her biri bir parçasından kopmuştur o mutlak varlığın;
Hastır, özdür aslında!
Hem sevgilisine, hem sevdiğine tapınmaya başlar yaratılanlar
Her parçanın kalbi, birbiriyle atar.
Ne birbirinden bir adım uzağa gidebilir bu ruhlar, bu parçalar;
Ne de beraberce aynı yerde kalırlar.

Aslı odur ki hepsi, tek bir ruhta yaşarlar.

Velâkin Yaradan’da, yaradılan olarak hiç olmamıştırlar.
En büyük hazinenin kaynağını bedenlerinde taşıyan bu ruhlar; ’mahşer günü’ birleşerek aynı ruhta, tek bedende bulunacaklarını bilirler lakin;
Her biri hatırlamaz o kutsal günü...
Hatırlayanlar asla herhangi biri olamazlar!

Bu ruhlar bir elma gibi ikiye ayrıldılar.
Hem asıl sevgiliden koparıldılar, hem de o günün tek şahidi olan diğer yarılarından… Toprak ile bir parça pislikten yaratılmış, eril ve dişil bedenlere kilitlendiler bu yarımlar!
İlk şeref sahibi olan Âdem ve Havva dünya denilen Dar-ı Fena’ya böyle atıldılar. Aslında onlar şanslıydılar.

Bir arada kalma şansının tanındığı nâdir birer yarımdılar.

’Yaradana âşık yarım ruh ikizleri…
Birbirlerinde buldular Yaradandan ayrılmanın acısını azaltacak tesellileri.’

Zamanla ruhlarının kilitlendiği bedenlerden onlar da yarattılar.
‘Doğumdu’ bu.
Her yeni doğum yeni bir tecellîyle birlikte indi yeryüzüne.
Böylece her yaratılan bir başkasını yarattı ve bir zincir oluşturarak; bedenlere yeni tecellîler kattı.
Yani, zincir Yaratıcıdan kopan parçaların tecellîsiyle tamamlandı.
Dünya zamanla Yaratıcının bir parçası halini aldı.
Her bir varlık dünya aynasından yansıyanın, birer küçük parçasıydı.
Dünya döndükçe her küçük tecellî kendi ateşiyle yanacak ama tek bir ateşte kavuştuğunda bütüne, o ateşten sevgili doğacağını bilmeyecekti kıyamete dek. Bedene kilitlenen ruhlar, beden ömrünü tamamlayıp yok olduğunda serbest kalacak ve ‘kıyamet’i yani -Tanrı’ya-, asıl sevgiliye ulaşacağı günü bekleyemeden dünyanın çatısına çıkıp tecelli aynasından bakacaktı hayran hayran...

Tüm bedenler doğmadan, tüm ruhlar yeni bir bedende tecelli etmeden, dünya aynası yaratıcıyı bütünüyle yansıtmayacak ve ruhlar çilesini tamamlayıp ezelin çocukları adıyla yaratıcıya karışamayacaklardı.

...

İşte temelinde Bezm-i Elest’in yattığı aşk hikâyemiz burada başlar.
İki küçük tecellidir iki küçük kol düğmesi.
İnsan elinden birlikte yaratılırlar ve ayrı kollarda yarım iki ruhu paylaşmaya çalışırlar. Geceler gündüz olur onlara, güneş geceleri aydınlatır onların dünyasını.
Birbirlerine sarılıp hayal ederler Bezm-i Elest’i, yani ilk meclisi.
‘Biz de vardık’ derler.
‘Küçüktük, küçüğüz. Ama biz de tecelliyiz birer.
Ruh taşırız küçük bedenlerimizde.
Yaradana aşığız ama Yaradana ancak geceleri yan yanayken ulaşırız.’

Sadece hayal değildir küçücük kalplerinde taşıdıkları şey.
Ümitle bakarlar gündüz denen geceye.
‘Bir gün…’ der birisi. ‘
Bir gün sen ve ben; varlığımızla birlikte, var olana karışacağız.’

Bu ümitle beklenirken gelecek olan mukaddes gün, sahipleri olan hırçın, sessiz ve yalnız adam için önemli bir iş günü gelmiştir.
Geç kalmıştır ofisine ve toplantısı vardır yalnız adamın.
Alelacele giyinirken, birbirinden ayırır iki sevgiliyi.
Birini kutusunda unutup, koşarak çıkar evden!

Çok erkendir uzun bir ayrılık için seven kalplere, hem de çok erken!
Kalan yarım gitmek ister diğer yarımının peşinden, tutmaz ayakları!
Çünkü yokturlar.
Ellerini uzatmak ister, yapamaz.
"Nedir ki el?"
Sahibinde ve diğer insanlarda tanımlamıştır eli.
Yoktur onun elleri!
Bir kere dahi tutmamıştır sevdiğinin ellerini.
Hoş, o elleri tutamamanın bir eksiklik olduğunun da farkında değildir ya!
Hiç ihtiyaç duymamıştır el denen faniliğe, iki kalp yetmiştir tecelli gönüllere!

Yine de bir şeye isyan ediverir o an!
Yoktur bedeninin bir dili.
Aslında yok denilemez ama o dil duyuramaz sahibine:

‘Unuttun beni, götürme sevdiğimi!’ dediğini.

Ruhunun sesini hissettiremez, çığlığını duyuramaz kimselere.
Sevdiği duyar haykırışlarını sadece!

Ne yazık ki; sevdiği de haykıramaz. O an sessiz iki çığlık duyar iki kalp birbirinden.
Çığlıklar uzaklaşır ‘Seni seviyorum diğer yarım!’ derken!

Sahip arabasına biner ve gider âşık olan bir diğerinden uzağa, götürür sevgiliyi gurbet diyarlara!
Birkaç saat bir asır gibi gelir küçük tecellilere.
Hani giden her zaman acı çekendir ya!
Götürülen giden olmak zorunda kalır ve ruhu ateşler içinde öyle yanar ki; rüzgâr onu sahibinin kolundaki kumaş parçasından çekip alır.
Koca bir falezden geniş bir deryaya bırakır.
Elleri yoktur, ayakları yoktur, insanların duyabileceği bir dili yoktur belki ama koca bir yürek taşır o küçük bedeninde.
Taşar sevgisi engin denizlerden.
Ateş gibi yakar aşkı her dokunan varlığı.

O zaman dile gelir bizim küçük tecelli:

‘Ey aşk ateşimin yaktığı eşsiz sevgililer, yarım bedenler; söz veriyorum sizlere. Ulaşırsam sevdiğime, ateşim yakmayacak sizleri.

Bizim ateşimiz bir tek; birbirimiz için yaratılmıştır.’

Bunu duyunca bedenlerinin verdiği ızdırâbı ruhlarında tattığını sanan, ama asıl ızdırâbı hatırlamayan diğer tecellîler; sel olur, ateş olur, dağ olur bulur getirir aşığa sevdiğini. Tutar ruhlar birbirlerinin ellerini ve izlemeye giderler tüm diğer serbest ruhlar gibi gerçek varlığın yansıyan tecellîsini…

-Ey garîb kuş, bu yıldızlar darı sana
Elest günü canı sen verdin insana
Dünyayı gören büyülü bir kadeh varmış
O kadeh sende, başka yerde arama!
ÖMER HAYYAM-

Asena Gülsüm Güneş

Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (4)

5.0

100% (4)

Bezm-i elest Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Bezm-i elest şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bezm-i Elest şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
beyzanisa
beyzanisa, @beyzanisa
2.11.2013 19:28:03
Bu yazı güzel olmuş
Ama yazılar bölümünde olmalı değilmiydi
şiirinprensi
şiirinprensi, @siirinprensi
14.10.2013 02:26:18
BEZM İ ELESTTE TANIŞAN RUHLAR BU ALEMDE DE TANIŞIRLAR ORADA BİRİNCİ SECDEYİ YAPTIK HEPİMİZ İKİNCİ SECDEYİ YAPMAK İÇİN GELDİK BU ALEME.AYNALARLA KAPLI BİR HAYAL ALEMİNDE YAŞIYORUZ KİŞİ SEVDİĞİNİ BİR BAŞKA AYNADA GÖRDÜĞÜNÜ SANIR HALBUKİ AYNADA SURET YOKTUR SİRET VARDIR.SURETE AŞIK OLANLAR YANAR YAKILIR Kİ BU MECAZİ AŞKTIR MECAZİ AŞKTAN İLAHİ AŞKA GEÇEMEYENLER BEDBAHTTIR MUTSUZDUR.İLAHİ AŞK İSE COSMOSA DUYULAN AŞKTIR COSMOSTA BÜTÜNLEŞEBİLENLER TIPKI VOLTRANI OLUŞTURAN BİREYLER GİBİDİR.ONLAR HAYALE DEĞİL HAKİKATE AŞIKTIRLAR BU YÜZDEN İKİ ALEMDE DE MUTLUDURLAR ZİRA SEÇİLMİŞLER KATINA YÜCELMİŞLERDİR.BU SINAVI GEÇENLER BİR DAHA GERİ GELMEZLER ZİRA ONLARIN ULAŞACAKLARI YENİ HEDEFLER VARDIR TAKİ KIYAMETE KADAR SÜRECEK KISIR OLMAYAN AMAÇLI BİR DÖNGÜDÜR BU.YARATILIŞ SIRRINA ERENLER GEÇECEKTİR SIRATI CEHENNEME DÜŞMEDEN.ASIL BÜYÜK CEHENNEM YARATICIDAN UZAK KALMAK ONU BİRLEYEMEMEK,ONUN GÖNLÜNDE KATINDA BİR YER EDİNEMEMEKTİR.BU ŞUNA BENZER MECAZİ AŞKTA DA VUSLATA EREN GAYET MUTLU VE ESENLİK HUZUR İÇİNDE YAŞAR.OYSA SEVDİĞİNDEN AYRILAN BU AYRILIK ATEŞİYLE YANAR YAKILIR.İLAHİ AŞKI BULANLA BULAMAYANIN HALİDE BUNA BENZER.İNSAN BİR BAŞKASINI YARATAMAZ ZİRA İNSANA HER TÜRLÜ KABİLİYETİ VEREN YARATICI BİR TEK YARATICILIK ÖZELLİĞİNİ VERMEMİŞTİR.
İNSANA DÜŞEN SADECE BİR VESİLE ARACI OLMAKTIR.PEYGAMBERLER DAHİL HİÇ BİR İNSAN YARATICI OLAMAMIŞTIR.ZİRA ALLAH BİRDİR BİR ÇOK DEĞİL.HİÇ KİMSE TANRI OLAMAZ ANCAK TANRIDA YOK OLABİLİR İNSANLAR.VARDAN YOKU ÇIKARSAN YİNE VARLIK KALIR GERİYE YOKTAN VARI ÇIKARIRSAN YOK OLAN YOKLUĞUYLA KALIR.BUNLAR ÇOK DERİN VE ANLAŞILMASI ZOR BİR İLİMDİR.İLMİ LEDÜN SAHİPLERİ ANCAK BU MESELELERİ KAVRAYABİLİRLER.İNSANLAR BU ALEME TÜMDEN GELİM FORMATIYLA GELMİŞTİR.ONLARDAN BEKLENEN İSE TÜME VARIM METODUNU KULLANARAK TEK VE BİR OLANA GERİ DÖNMEKTİR.BU DÖNÜŞÜ GERÇEKLEŞTİREN MUTLU GERÇEKLEŞTİREMEYEN İSE BEDBAHTTIR.VARLIK UÇSUZ BUCAKSIZ BİR UMMANDI İNSAN BU UMMANDAN BİR DAMLADIR .GÖLGENİN HAKİKATİ SU DAMLASIDIR BUHAR OLUP GÖKYÜZÜNE YÜKSELİR.RAHMET OLUP TEKRAR O UÇSUZ BUCAKSIZ GERİ DÖNMESİ BEKLENİR.YANİ TOPRAKTAN GELEN TOPRAĞA,RUH U AZAMDAN GELEN İSE YİNE RUHU AZAMA DÖNER.BUNU BİLENLER AYNI BİLMEYENLER GAYRİDİR.İNSAN YARATILIŞ GAYESİ DOĞRULTUSUNDA BİLMEK GÖRMEK VE OLMAKTIR HEDEFİ.
İLMEL YAKİN AYNEL YAKİN HAKKAL YAKİN MERTEBELERİNİ GEÇMEK GEREKİR.ALLAH İLMEL YAKİN BİLİNİR,AYNEL YAKİN GÖRÜNÜR,HAKKAL YAKİN ONUNLA O OLUNUR.RAHMAN İLMEL YAKİN BİLİNİR,RAHİM AYNEL YAKİN GÖRÜLÜR,BESMELE İSE HAKKAL YAKİN MERTEBESİDİR ONUNLA O OLUNUR.TABİİ Kİ BU İŞ O KADAR KOLAY OLSA HERKES BAŞARIRDI.VARLIK LİBASINDAN SOYUNACAK VARLIK DAVASINDAN GERİ DÖNECEKSİN ÖNCE BİLMEM ANLATABİLDİM Mİ.BAKİ SELAMLAR ALLAH YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN.
Çerkesoğlu
Çerkesoğlu, @cerkesoglu
10.6.2013 21:20:39
5 puan verdi
BELA

Bir evvel zaman hüznü bu
Ta fi tarihinden kalan
Hayli meşru bir fiilin
Vukuundan doğan
Edinilmiş değil
Ezelden miras kalan
Ruhlar meydanında
Canımızı bize verip
Bizden canımızı alandan
Bunu biz istedik
Belâ dedik!
Aşkın belâsını başımıza saran!
Yine bizdik.

Hasan Ulaş
Şiirin Kızı
Şiirin Kızı, @siirin-kizi
6.5.2013 21:49:30
Kalu Beladan beri verdiğimiz sözlerden dönmemek dileğiyle harikulade bir paylaşımdı.Kaleminizin su gibi akıp gidişinin seyrine doyum olmuyor.Kalıcı izler bırakan eserlerden biriydi.Unutulmazlar arşivinde yerini alacak.
onukoglu
onukoglu, @onukoglu
28.4.2013 21:30:22
5 puan verdi
güzel bir bilgi paylaşımı kutlarım
matrix1971
matrix1971, @matrix1971
28.4.2013 20:38:59
5 puan verdi
Ey yüce “Allah”ım, yalnız senin elçilerin bir canı alındığında, yaşarken ölü olan bir yanını da dirilttiğini görebilirler. Her doğum bir dünya için ölüm, başka bir dünyaya da doğmaktır. Bir tohum toprakta çürüyüp ölürken, içindekileri için bir doğumdur. Bir bebek anne karnındaki dünya için ölüm, ama bu dünyaya doğmaktır. Acılarda böyleydir, bir yanın acısı, aslında başka bir yanının mutluluk ve doğumuna şahit olmaktır. Muhteşem bir güzellikten geçtim... Yorumum o dur ki; Can yüzüne perde olan ten, hayat tozlarından arınmaktır ölüm.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL