3
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1506
Okunma
- pusuların üstüne güneş düşer, bir ceylanla göz-göze gelince.
kar-kış dememişim, sırtım yalçın yeşiline dayalı kayalarda
hangi havayı çeksem içime, bahar kokmuş, ‘sen’ dolmuş.
av mevsimlerinin türkü gözlü, kaçak ceylanı olmuş sevda
boşa akmış sıkılan her kurşun, yalnız gözlerim vurmuş,
yüreğimin adını ‘sen’ koymuş.
-kavuşmakla beraber başlar, ya bir gün kaybedersem korkusu.
çığ gibi büyüyerek yuvarlanmışım, düze doğru dağlardan
çürük ağaçlarımda dallar kopmuş, baykuşlarım susmuş.
gene açmış yüzünü güneş, ama renkleri solan tarafından
bu son nöbet değişimimde benim, erimeye yüz tutmuş,
kardan adamlar selam durmuş.
- olmasaydı dersin, dağların eteklerinde sessizliğe akan raylar.
sonra akşamüstlerinin trenleri geçmiş, gözlerimin önünden
karanlık tünellerde zemheri buz tutmuş, yürek donmuş.
ama demişim çelik suya ihanet etmez, sen olamazsın giden
hiç bilmediğim sözler, telgraf tellerinde bir türkü olmuş,
gözlerime dilsiz kuşlar konmuş.
-ve dolaşır gene saza gelir, uçurumlarda söylenen bütün türküler.
işte canımın içi, gün batımında günün selamıdır bu sancı
kitabın sonunda bir yer bulmuş, bir varmış-bir yokmuş.
şimdi gözlerimde o kaçak ceylan, yürekte itaatsiz bir sızı
yüksek şelalelerden dökülen, bütün derelerim kurumuş,
türküler susmuş, ‘ben’ kaybolmuş.
*
/neylersin ki sazımın teli kopuk, anlatamıyor sana beni.
ama gözlerin var ya gözlerimde, işte onlar canımın içi.../
Cevat Çeştepe
5.0
100% (12)