14
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
2614
Okunma

Seherdi vakit
Dardı zaman
Güneş topluyordu eteğini yamaçlardan
Usulca…
çoban devşiriyordu dağılan sürüsünü yayladan
yorgun sesiyle eski bir radyoda köy türküsü yankılanıyordu
yanık k/okuyordu hasreti uzaklardan
ta ötelerden ıraklardan..
bir kadın çekiyordu yorgun ellerini harmandan
bir a/dam aralıyordu kapısını umutların
terine caldığı elleri öbek öbek nasırlı gezindikçe yüzünde
yüreğini acıtan
ördekler dönerken çayda çıra türküsüne tempoda
kişniyordu yamaçtan kül rengi küheylan
rahvan rahvan asilce bir edayla arşınlıyordu yolunu
karabaş eşeliyordu küllükte sakladığı akşam azığını
severdi toprak tadında kül tadında
kerpiçtendi damımız tavanında kocaman mertekleri olan
penceresi tepeden dolunun şiddetiyle arada bir camı kırılan
çinko taslarımız vardı yemek yediğimiz
yağmurlu günlerde tavandan akan damlalar hasırı ıslatmasın diye altına konan
gaz lambasının feri takatsizdi yarım açıldığından
loşluğu hoşça karanlığı aydınlatan
emeğini yüreğini işlerdi kanefceye ablam
güller nakşederdi dikenleri ellerini acıtmayan
babam çekerken sarmasınıdan
her bir yudumda çıkan dumana salardı çaresizliğini
içine hapsederdi ezilmişliğini belli etmezdi dikti duruşu
anam atmışken bir an dünyanın yükünü omuzlarından
ağlarken bile yüze gülebilen edasıyla anaç ruhuyla,
sedire toplardı bizi
dizlerine yaslarken başımızı
şefkatin merhametin sevdanın elleri tarardı saçlarımızı,
okşardı tenimizi
kurdururdu düşlerimizi
sevda masalları anlatılırdı dizi dizi reytingi bende hep birinci
ve bitince hikayemiz
serilirdi boy boy yer yatakları
ben hep küçüçük pencereyi gören yeri seçerdim
ay aydınlatsın yensin diye karanlık gecelerimin korkusunu
gizlendiği zaman bulutların ardına saklanırdım yorganın altına
belli etmezdim kimseye ürkekliğimi
ve yıldızlara çıkardım her gece kül rengi küheylanla
şimdi her uzanıp uyumaya calıştığımda o anlar gelir aklıma
ve yeniden canlanır anılar
bir cocuk edasıyla kapanırken göz kapaklarım yenilmeye,
yüz tutmaya başlarken uykuya
kurgulu düşlerimi ertelerim ömrün yarınlarına
çocukluğumun sıcaklığında
ve hala baba ocağında…
Can Cezayir Aydemir