28
Yorum
50
Beğeni
5,0
Puan
3138
Okunma

...
I
acı şarap gibi
yudumladığım gözlerin
ve aynalardan yüzüme sürdüğüm hayat kırıkları
saçlarımda zamanla yarışırken rüzgâr gülleri
eski bir şairin avuçlarından akar
suskunun yenilgisi
-biz miydik sevgilim
sarhoşluğun tadına bakan, ardımızda üzüm bahçeleri
biz miydik
yoksa sadece ben mi?
ne vakit seni düşünsem yüzünde gümüş çizgiler
ki, seni düşünmek
bir yıldızla öpüşmektir sessizce ay ışığında
sonra şarlatan bir çan sesi
yıkılır üzerime uzaklar
ah nasıl özlüyorum geveze günlerimi
ayrılıkla şakalaşan küçük bir çocuktum oysa
şakağım kanıyor şimdi
devrik bir düşün depreminde
unutursun
gözlerime dolan kumu
ve bir eylül yaprağı gibi savrulduğumu
beni hatıralarım vurur bir gece vakti
seni bir piyanonun akordu
akrep ve yelkovan
on ikiyle öpüştüğünde
II
ve yıllar sonra
bir şarkı çalar radyoda
yağmurlu sonbahar akşamı
ürperdiğini hissederim uzaklarda bir yerde
sımsıkı sarılırım şalıma ısıtmak ister gibi üşüyen ellerini
vurunca şahdamarından saatler yalnızlığı
ah içimin en masum yanı, ah benim günah/sızım
gözünün yaşına kıyamadığım
kendime değil
saklındaki kederine yanarım
varsın ayaz gecelerde yokluğun sürmelensin gözlerime
buz tutmuş sabahlara aralayayım kirpiklerimi
bil ki dudağının kıyısında çözülüp
yüzünün çizgilerinde koşar mutlu çocukluğum
ve yeni bir ben büyütürüm teninde
benim için üzülme
o zindan karası gözlerinde gönüllü tutukluyum
ve
bir akşam
eski bir şarkı çalar radyoda
saçlarımızda kırağı
sonra
muzip bir ifade kıvrılır yanağına
belki meşk düşer dilinden
belki küfür
yâd edersin "pasaklı kontes" dediğin vefa-
sızını...
de_soulmate