1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
796
Okunma
Doğusuz topraklar vardı önümüzde uzanan
Tepeler vardı ayrık birbirinden
Dikmemiz gereken.
Bozkırı sevdik en çok
Sarılmıştık umarsızca çimenlerine
Bir ana gibi kucaklayarak bizi
Ve bağlayan birbirimize…
Kalabalıksız yürüdük sorumsuzca
Bitmedi çöl
Konuşmasız yürüdük yazgımıza
Başlayana kadar yüzeyinde kendimizi seyrettiğimiz göl…
Biz iki yüz
Birbirinden farklı
Ve birbirine bir o kadar benzeyen
Biz iki gülücük
Biri şeytansı hafif;
Diğeri büyük
Bir meleğin kanatları gibi
Süzülen rüzgarların üzerinde zarif…
Kandırdık kandırılmayı seven çocukları…
Ne kadar da kırılgandı oysa
O vakur ve dimdik gibi duran
Bedenimiz fırtınaların ortasında.
Utandık
Cenneti göremeyen gözlerin önünde
Ki biz Kevserin suyunda her sabah
Temizlenip arınmaktaydık…
Anlatılmaz
Bu yaptığımız büyü sır
Bazen o benim başımdan çıkan tavşan
Ya da ben
O’nun kılığına giriyordum kimi zaman…
Yanılttığımız kadar yalnızdık sahnede
Ama sevdik yine de eğilmeyi alkışların önünde…
Kaybolmadık buradayız henüz
Saklanırız matruşka gibi birbirimize
Kimi merakla bakar sahte yüzümüze gündüz
Kimi kapatır gözlerimizi acıyarak hırıltılı gecelerde…
5.0
100% (3)