Göklerde rengarenk yıldızlar ışıldıyor
Gök yanıyor, ardında bıraktığın her kısmıyla
Toprak ayrı bir dirimle irkiliyor
Toprak öyle bir çiçek nevresimi, serilmiş
Her adımı ayrı bir doğum kokusu olan
Ayakların altına...


Doğunun mavi kuşları
Bir buselik yer alabilmek için teninden
Çırpıp duruyorlar her tüyünde
Ayrı bir nehir yatan kanatlarını...


Yürüyorsun,
Her vakti güne çevirme edasıyla
Dudakların aralansa,
Sevinç çığlıklarına boğuluyor yağmur taneleri
Ve inceden inceye koklayabilmek için
Saçının her telini
Pamuk şekeri bulutların yüreğinden süzülüp
Endamına meyleden
Ilık meltemlere bırakıyorlar kendilerini...

..

Sen, her mevsimin serabında görünen bahar
Sen, tohumun kalbindeki filizlenme heyecanı
Bir bebeğin annesini ilk öptüğü güzellik, sen...

..


Gövdeme gönderdiğin kelebekler
Yeni bir memleket için hazır etti yerini
Göğün bulutu tuttuğu gibi tut ellerimi...


Toprağın taze kokusu
Gönül şerbeti ve gül ekmeği
Sevda odasında
Gözlerinin gözlerime değdiği sıcaklığı bekler...


Gidelim hadi,
Her çiçeğin her mevsim can bulduğu yere
Omuzlarına düşsün sorgusuz sualsiz
Ilık kar taneleri;
Gökkuşağı, bir aşk
Ve bir kadının duyduğu ilk ’anne’ şeklinde...


Her hücresi ayrı bir hikaye olan parmaklarınla
Tut alnıma çizilecek yolun kalemini
Ve içine doldur iliklerindeki sevda mürekkebini...


Martılar denizlere dalıp
Fısıldarken bütün balıkların kulağına ismini
Bırak gözbebeklerinin avuçlarındaki arıları
Bırak ki,
Deli gibi işlesinler sevdanın tüm nakışlarını
Duvarları bakışlarından olan gönül odalarıma...


Çektim ciğerlerime yüreğinden üflediğin can nefesimi
Artık doğrulabilir ekseni dünyamın
Artık gidelim hadi
Tek göğüs kafesinde yaşayabilmiş aşıkların diyarına...


O tüm dağların tüm tepelerinde bir kez görünelim
Bir umut ışığı bırakalım ümitsizlikten boyun eğmiş
Ayçiçeklerinin yarınına...



Bütün güzelliğinle aç gözlerini
Her biri birer gök penceresi olan bembeyaz dişlerinle
Bebek pembesi yanaklarından doğru
Aşkın sıcak ipliğiyle örülü dudaklarını yayarak temiz yüzüne
Gülümseyebildiğin kadar gülümse