2
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
947
Okunma
Dülsinya’yı sevmek ihanet değildir Don kişot’a
Sussan;
Gök azalır
Mavisiz kalır simitçiler
El ayak çekilir
Zemheriye bulanır düşler
Ateşime barut değer
Leylaklar tutuşur,
Tutuşur dilde söz
Yürekte öz
Kelimeler yarım kalır
Ölüler kimliksiz
Kar yağıyor
Öfkeli
Kıskanç
Ve yorgun kaldırımlar
Can suyu ile yeniden var oluyor
Karşıda;
Bir sokak lambası
Yavaş yavaş yitiriyor heybetini
Senin içinde içiyorum sokak lambası
Az ilerde bir ağaç
Kefenine bürünmüş
Yanında toy bir fidan yasını tutmakta çınarın
Senin içinde ey çınar!
Kederleri benimle aynı olan
Tüm kaderdaşlarım için
Bir bardak daha dolduruyorum
Anne, kelebekler kar yağarken neden uçmuyor?
Sokakta kimseler kalamadı artık
Kansız bir ölüm misali
Acı ama korkunç değil
Devriyelerde geçmiyor
Sabahın eli kulağında
Şimdi tam sırası
Tarih ölülerindir
Koca elleriyle;
Toprağı tuttukları gibi
Tarihide tutar ölüler
Bruno onların avuç içindedir
Bedrettin çürümüş parmaklar arasında
Hala at sürmekte
Gelecekse doğanlarındır
İlk gözyaşlarınla
Künyeye kazılır
Sabrım kalmadı artık
Şimdi tam sırası diyorum
Hadi öldür beni
Dülsinya’ya kavuşmalıyım
Murat aktaş
5.0
100% (1)