19
Yorum
31
Beğeni
0,0
Puan
2240
Okunma

Yüzü henüz ses kazanmamış,
çıplak ayaklı bir kadın geçti düşümden
Tutup çıkardı sıkıştı/rıl/dı/ğım o delikten
Kirpiklerinin karanlığına yaslayıp en çirkin tarafımı
bir uçurumun kenarında düş/le/meyi öğretti.
Paris ve Eyfeli
sadece fotoğraflarından bilip kederlenen seni
kendi gözyaşına ağlayan beni
o fransız kadını düşünde gören şairi
ısınmak için yaktığı şiirleri
göğüs kafesimde çırpınıp duran serçeleri
ve dahi kulağıma çalınan Shahin’in isyanını bile
hatırladım.
-belkide bu düşte ölmeliydim-
ülkemin doğusu kadar hayal bir ütopya oldum
yüreğimi orta kıtanın tam ortasında
bir çölün kumlarına gömdüm
yüzümü O’na döndüm
doksandokuz gece üşüdüm
yüzümde rebab/bariton bir acı yankıdı
çıplak ayaklarına yol oldu
ıslak topraklar,
-ki saçlarındaki çamuru bile seviyordum ben-
ağlayabilirim diye düşünmüştüm
-yittim avuç çizgilerinde-
Sen farzet ki ikimizde yaramaz çocuklarıyız birbirimizin
Sokakta kalmışız
ıslanmışız
ve ben
Kaldırımdaki yağmur damlalarına bile basamıyorum.
yazamasın diye değil yetim şairler
sadece günah/aşk/laşıp sevişmesinler yeter
.