21
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1235
Okunma
Yer ve gök son sürat kapatırken aradaki mesafesini,
Çirkin bakışlar değiyor, tam alnımızın orta yerine,
Yanağımıza kurşun hızı bir rüzgar,
Sırtımıza dağ ağırlığı bir utanç,
Ve kaderimize kancık bir adalet çıkıyor.
Sevin Bedia,
Bu mecburi istikamete bizi sen saldın.
Korkak mısın?
Allah aşkına dön de bak yaralı yanlarıma,
Sağır mı oldu kulakların?
Piç kahkahalar kopuyor yıkılmışlığımıza,
Bak,
Ardımız sıra alaylı söylemler savrulurken yenilmişliğimize,
İçimizde bir kan nehri akıyor, bu şehir bize daralıyor.
Yandığımız bize kar kalıyor bilmiyorsun.
Geçtiğimiz kaldırımlar gülüyor sinsice duymuyorsun.
Bak Bedia...
Zaman ayrılığın merhametsiz ıslığını çalıyor.
Sırtımı dönerken umudun güneşine,
İki göz kapağım bent olur hüznümün nehrine...
Bir ağır yüktür şimdi başımda ayrılık,
Düşlerimdeki bu umut fukaralığı,
Ve gizlice gözlerimden akarken ihanet yağmurları...
Parça parça eriyorum.
Vuslata ters düşen yolların, karanlık kıvrımlarında,
Bilirim bu apansız gidişin koynunda, ne sen tanıdın beni,
Ne de ben seni anlayabildim.
Şimdi bakır sarısı akşam üstlerinde
Gözlerimi unuttuğunu içeren şarkılar,
Çalınırken, tüm radyo kanallarında...
En son, bir tren istasyonudur,
Son kez, son kez ardıma baktığım bu ürkütücü,
bu soğuk, bu ucube yer...
ve yüreğimi...
Aşka hibe ettiğimiz yeminli ifadeler.
Birer birer, yitirirken anlamını,
Anlamsız gelir, senden bir adım sonrası,
Sensiz aldığım nefesler...
Ben kaybolurken, bu kızıl şehrin ufuklarında,
Bilirimki geride kalanda sen değilsin,
Bu giden adamda ben değilim.
Öyle ise...
Ben, sende değilsem,
Sende, gittiğim o yerlerde yoksan,
Sahi, sen, sen şimdi hangi yüreğin son durağındasın,
Ve ben atıl düşlerinin neresindeyim.
___________yorgunkalem...