NEDAMET
Ben; bu hayat yolunda bahta kırgın çilekeş
Yürürken ağır aksak, gayemi unutmuşum; Yüreğimi bir açsam zifiri geceye eş Ruhumu bir yokluğun varında uyutmuşum; Bahtın yükü mü’min’e gam değilmiş, bilmedim İmanım dimdik derken, tam eğilmiş bilmedim. Sırça saraydır sandım, bu köhnemiş yapıyı Nefis denen bilgenin cehaletine kandım, Kapı kapı gezerken; boş geçtim bir kapıyı Okyanusun önünde damlalara aldandım; Ben kendimi sanırken her gün yenilen varlık Et - kemikten öteymiş, sürgün denilen varlık. Yürek hoş olmayınca, lisan hiç hakkı der mi? Çırpındıkça zulmetin bataklığına battım, Kargaya mesken olan gönül, bülbül ister mi? Günüm, günümü tutmaz ben kendime tezattım; Kul dünyadan giderken yalın yürür, unuttum Seccadeden uzakta alın çürür, unuttum. Beden denen kafeste tutsaktır hürriyetim İçimi zindan eden, dışımdaki özgürlük; Tamahlık oltasına takılır her niyetim Bin misli mükâfattan kaçmak, düpedüz körlük; Büyüğün oyuncağı, büyük metamdı benim Şimdi çekemediğim bu yük, hatamdı benim. Mânâyı kaybetmişim madde denen kabukta Meğer her yolcu gibi, ben de bir fasılmışım Dev görünen gölgemin, aslı küçük bir nokta Yaptığım maketlerin içine asılmışım; Benliği benimsemek paye vermekse eğer, Çalarım yerden yere, gaye ermekse eğer. Bitmedi isteklerim koşup durdum sürekli, Ne doymaz bir nefismiş, bu nasıl bir ihtiras Kalemin yazmadığı olmaz imiş gerekli Verdiğin seninleymiş, veremediğin miras; İçimdeki seslere uzak duran ben oldum, Yakalandığım faka, tuzak kuran ben oldum. Şimdi bu nedametim geçen ömre çare mi? Aldığım her nefesten ikrah etmiş isem de; Kaplamışken gözümü şatafatın veremi Temizliği taşırken sadece elbisemde; “Sen”den umut kesene yine düşmanım bugün, Yarınımı iyi et, düne pişmanım bugün. 29 OCAK 2013 |
ustaya yakışan bir eser
tebrikler