9
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
3518
Okunma

bir doğup, bin öldüğüm bir gün bugün,
çiçekleniyor hüz’nüm güne(y)bakan
kuytu yamaçlarında dağların,
ocak ocak gül dikiyorum yüreğime
korkma, solmaz bu şafakta
her sabah güneş açan gül,
ey acısıyla mutlu olduğum sevgili
ben ağlasam da sen gonca gonca gül...
ölüsü kan rengi gelinciklere karılmış
dirisi ellerinde
gül parmaklı tanyerinde
sıcaklığıyla gözlerinin
karlı dağ başlarında
yaban güllerinin hüz’nü ile sarılmış,
masalların gerçek olduğu
aşkın çiçek çiçek
kaf dağı’nın kırlarından
yüreğime dolduğu
çağlayan bir duygu selisin,
ılgıt ılgıt esen
sesinde bülbülün seher yelisin...
bilen biliyor yüreğimi
kim doğdu, kim öldü bugün;
gün beş ocak, yıl ikibin
sen yolumda dikiliydin
sessizliğin gül ağacı
bir yabancı el gibiydin;
eski zaman şarkılarıyla
dolanıyor dilime adın,
dolmuyor bir türlü gönlümde miadın..
ve artık seni, gömmeliyim bir daha
yüreğimde ocağa gömdüğüm gibi
külüne güllerin,
ne akşama solmalısın
ne doğmalısın sabaha...
bir güldün, pir güldün,
ocak sonu güneş açan bir gülsün;
karları eriyen dağ başlarında
çiçeklenen uçurumların yamaçlarında
kaynağında suların büngül büngülsün;
kuytusunda dağların
otuzüç kurşun yemiş
şair kadar yaralıyım bugün
’kirvem hallarımı, aynı böyle yaz!’
kurşun çiçek açar
kutsal dualarca tesbih ağacında,
yüzüme bakar yüzün,
nefes nefes kokun içime kaçar
geçen yıllar gibi, tane tane yaşlar
hat’mederim bir acıyı,
bir acı daha başlar, çaresi yok,
böyle yaş(l)anıyor aşklar...
Şaban AKTAŞ
30.01.2013