3
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1783
Okunma

Biçimsiz saçlarıma aldanma
Ak düşen köşesinden dökerim yıldızları
Aşikârdır ellerim
Sufidir meyleden fırtına
Soğuk taşlar kendi üzerinde
Merhaba der yeni yaşama iki zulüm
Biri nefessiz sekiz hatıl
Biri içi dışı ateşten kül
Yoksulluk damlıyor saçaklarından dudakların
Kuş bakışı şehirlerin sokak ortasında
Ayaza kesik köpekler şaşkın
Manşete çıkmış vefanın gözleri
Artık yorgan olur çamura gardaşın
İki kol, iki yavrucak, iki damla yaş
Altın kafeslerin kurulmuş terazisinde
Meydan okunur hayali mekânlara
Kan oturmuş gün bozar hayat
Gri gelincik tarlasıdır bu Dünya
Bakmayın Ay’ın ulu orta parladığına
Döndükçe içinde iniş sonsuzdur
Yoksa oğul mudur bu ayna?
Kızıl evler şarkı söyler Güneşe
Sızlanır direniş tel örgüler gırla safına
Anahtarsız kapılarda tersinir şakaklar
Alçaklar yükselir billâh
Kuyruksuz uçurtmalar salınır tıknaz çocukluğa
Dibe çakılmış omuzda cefamıdır sefa?
Ahde vefa gerek şimdi bozacıya da şıra
İda şerefine kafayı çeker erk
Yan çizer geçtiğimiz doğurgan yola
Tıkanır boğazına huzur sözleri
Gözlerimde tırnaklarını yer ölüm
Alnıma aşinadır manzara
Kazara azar rızada rızasız boşluk
Ve yokluk haktır, ziyana kul mihnet
Evreni on ikiden vurunca adalet
Yazık! sübyan mutlu, mesut
Emanete müstahaktır cinnet…
İmana gel fahiş cennet!
Habibe Ağaçdelen
5.0
100% (8)