3
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1247
Okunma
bıçak ağzı yokuşlarında emeklettin
zımpara taşı gecelerinde kanattın çocukluğumu
toyluğumu ezdirdin varoşlarına
taşının toprağının altınlığında
sefaleti palazlandırırdın kaldırımlarında
ekmeğe aşka ve suya uyanan kent
ne kadar ezdin
ne kadar ağır geldin bana
payımıza ölümler düşürdün
paydamızda yıkımlar
sokaklarını mülteci gezerdik
dipçiklerin yoklardı dişlerimizi
tankların yürürdü etimizde
faşizanca ezerdi düşlerimizi
bir ömürlük yürümüştük yollarında
bin ölüm voltaya duruyordu bulvarlarında
sahipsiz kaç ölüme daha analık edersin
kaç zulümü daha ninnilersin kollarında
kaç gece ayartılır
kaç dalga vurur sinsice
sevdamın yorgun kenti
bu ne kadar gider böyle
söyle şimdi
haydi söyle
traş edilirken yedi tepe
üryan kalırdı mahçupluğum
giyinirken kancık akşamlara
boncuk boncuk dizilirdi mahpusluğum
şimdi kaç bildiri okunur anfilerinde
zuladan kaç kağıt tutuşturulur elden ele
zil zurna açlığa
körkütük sarhoşluğu da ekledin ya
yuh olsun
yuh sana
son tramvay göçtü
son yolcular dağıldı çoktan
son vapur dalgalara teslim
karanlığa giyindi gece
çığlığımı boğdu hiç yoktan
metelik bulvarlarından
metrelik meydanlarından
metreslik rüyalarından uyan
uyan bir sabah vakti
uyan da
göm zulandaki esareti
sen sevdamın yorgun kenti
kaldır başını
haliç ten süzülsun gemiler
haydarpaşa dan yürüsün trenler
bak gece içine çekiliyor
kışlar gebedir baharlara
karanlık kırılmaya başlar birazdan
hazırla kendini yeni şafaklara
vur kederini yollara
yeniden yaz kaderini
sil baştan doğur
doğur beni
yedi tepen ormanlara bürünsün
yeniden giy yeşillerini
hasan polat
5.0
100% (4)