3
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1699
Okunma

-I-
İnsanoğlu fâni değil(!)
Herkes sırrı bilmez gülüm.
Mevsimidir, düşer yaprak
Kılcal kök, eksilmez gülüm
Toprak sancır, ağlar bulut
Nedendir beyaz-kara dut?
Yalnız ceset taşır tabut
Ruh tabutla gelmez gülüm
Kıyametten sonra bile
Arşta ulu Mevlâ ile
Kur’an’daki o sahile
Dalar birgün herkes gülüm
Yokuş çile, olmuyor düz
Gâhi köle, gâhi hürüz
Fotoğrafta ağlayan yüz
Gül desen de gülmez gülüm
Suretiyim aynadaki
Işığıyım dünyadaki
Dönüp duran Konya’daki
Döner, bükülmez gülüm.
Yürüyen, sürünen, uçan
Teker teker, koçan koçan
Ten ölücü, kalıcı can
Öldürülen ölmez gülüm
-II-
Evet, evet üstüne evet
Niye bu kan, gözyaşı, urgan?
Niye bu ipi kopmuş uçurtmanın kararı
Ve şair öldürmede yarışı Padişahların?
Anlamı varsa verin cevabı
Verin gayri verin
Bugün, yarın…
-III-
Bir yâr sevdim alaca seherde
Bir yâr ki bahar kokuyordu teni
Mıknatıslayıp çekti aldı
Ellerimden ellerimi
Şimdi elsiz ayaksızım meydanda
Susmuyor dilim, ağıt üstüen ağıt yakıyor
Arada bir çekiyorum isyân bayrağını
Çekiyorum amma, biliyorum boşuna
Ayak izi kaldı kafesteki bu canda
Sevgi varken, ayrılık
Yaşamak varken ölüm;
Kahrolsun bu dipsiz dünya
Ki
Kısım kısım, bölüm bölüm
Birinci taraftayım ben,
Yaşamak ve ölmemek üzre
Hakikatin tam ortasında
Sonsuz kudret ışığındayım
Yolcuyum ömür treninde
“Bekliyorum, geri gel” deme bana
Bu yoldan dönülmez gülüm
Mustafa CEYLAN
5.0
100% (3)