0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
703
Okunma
Susturucu takılmış kalemler
köşesinde memnun beklerken
sen postanede moruğun arkasında sıranı kollarsın
ve faturalar bileğine çivilenirken
bir tepe arkasından yükselen güneş misali
yaklaşan kira gününde
kapı arkasında bekleyen halılar
iyon sütun gibi düşer
jiletle kazınmış zamana...
Kesintisiz devinim,
kadınsız gecelerde
bir kadının kapını çalınma ihtimaline içerken
“bir gün bir yerde rastlaşırız” diyen kızı düşünür
ve aslında ihtimalin yanında
dünyanın ne kadar büyük olduğuna bozulursun.
Sigara seni içer
külünü düşürüp hayatın üzerine
yatağında söndürür seni.
Yalnızlık üzerine konuşmaktan korkmayanlar
asla yalnız kalmayanlardır
ve asla bilmezler yalnızlığın yararlı olduğunu.
Yalnızlığın tek kusuru kadınlardır.
Ve aynı zamanda çaresi…
Dahiyane tanrısal buluş
kadın.
Kaostan kozmosa geçmek için tek iyi neden
kadın.
Üç yıl önce doğru anahtarla yanlış kapıyı zorlayan
sarhoş kadını düşünür
onu içeri aldıktan tam bir yıl sonra gitmesine gülersin.
Tanrıların kanından bir yudum içerken
yeniden iş aramak için doldurduğun formu
işveren kapısına çivilemek gelir içinden
Magna Carta misali
ve genellikle işveren bilmez Magna Carta’yı
ama sekreterin o gün giydiği çamaşırın rengini bilir
ve sekreter unutmuştur insanlığın rengini
paraların rengini karıştırmamak üzere
eğitilmiş insanlar meteliksiz kaldığında
biber gazına bağışıklık kazanmış kitleler
daha fazlasını isteyerek meydanlara toplandığında
hep birlikte haykırırlar demokrasi yalanını.
Köşe yazarlarına bırakılmış
siyasetin kontrol alanında
cahil inadı gibi sıkılmadan
yazar dururlar balkan harbinden beri
hiçbir uzmanlığı olmayan köşe yazarları
her konu hakkında nasıl bu kadar çok
bilgi sahibi olduklarına kendileri de
gülmeye başlar bir süre sonra…
Bir filmde,
kaos içinde koşan göstericiler arasında
“Amerikan rüyasına ne oldu?” diye soran adama cevap verirler:
“Gerçek oldu…”