7
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
1097
Okunma
kulağımı tıkadım istemsiz desibellere
duymuyorum artık acı fren seslerini...
kalın örgüler bileşkesiydi hayat
kesildikçe takat
herkesinki kadar
pencere yanı bir yaşamdı istediğim
ve sen hep s ı r t ı n d a n yakalanıyor
poz veriyordun deklanşöre
her nedense
kamasız hançerleniyorduk her seferinde
o tam teşekküllü ihtimaller ülkesinde
yaşadığın kadar değil
yaşadığındı kader
sonra gözler otobüste gidermiş gibi kamaştı
mesafeler artarken
son hız yaşanmamış anlar gibi eksildik
-sözler, sözler
çevrildi başımız zoraki
koridor’daydı keder...
sobelendik sonra kendimize
camlar sır tutmayı öğrendiğinde!
pencereler yalancıydı
odalar karanfiller gibi labirent
çoktuk önce
perde tanımazdı tüller
çoğaldık
sığmadık salonlara
sonra göçtük!
’perde’ dedi sanki biri
ve küller!..
oysa her sabah günleri fırçalardık ışıkla
yıkarken hüznümüzü günaydınlarla
neydi tolere tutmayan, yetmeyen
girizgâhı iyiceydi
tüm müşküller tembihli
dayanılmaz hiç yazılmamıştı sicilde
tahammülü dâimi zamanlı bir amfora vardı
iksiri kuvvetli
tanısı ezbere güdümlerde gizli
’’et ile ekmek
eti ete dürtmek’’değildi hayat
ecvilik değildi, bir oyuncak
laçkalaşıp başkalaşmayacaktı
aç kalınsa da tok uyunacak...
kulağımı tıkıyorum istemsiz desibellere
duymuyorum artık acı fren seslerini...
k a l ı n örgüler bileşkesiydi hayat
ve sen hep giderken!
hiç sevmiyordu beni aynalar!..
ToprağınSesi
.
5.0
100% (19)