15
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1459
Okunma
Bir kaçış bu; farklı bir korkunun yürek üzüntüsü işte…
Çocuksu parmaklarımla oynardım/ hep aynıydı!
Umut, çok uzak bir köydeki acının da adıydı…
Çünkü ben başakları kendi yüreğimle harmanlardım
Her tohumda gökyüzüne yıldızları düşlerimle bağlardım…
Hiç bilmediğim kuşların kanadına “özgürlük” yazardım
Biliyordum! Çünkü hürriyet sadece bir söz değildi;
Aynı zamanda taşımaktı onu kuşta olsan kanatlarında
Uçabilmekti ve “ben özgürüm” diyebilmekti…
Felaket dediğin; sendin hiç bilmesen de, düşünmesen de
Sessizce ağladığında bulunduğun durumdan farklı değildi!
Bir liman akşamında sabaha kadar iskelenin dibinde üşümekti,
Yitik düşler parkında bir ayaz sohbeti ve parmaklarındaki o çocuksu koku…
Kılıç saplandığı yerde iz bırakırdı… Ya yürek sızısı,
Ben bilmiyordum yaşamanın bu kadar koşuşturmaca olacağını,
Kimi yolundan çevirsem “bırak beni” diyor, orada kavgam var…
Affedersiniz! Mutluluk yalan giysilerde taşınırmış, anlayamadım…
Umut/ özgürlük ya da felaket; hepsi birer laf-ı güzaf
Elimde bir sepet gül; gel canım annem , yolunda güller kokuyor…
Kasım akşamı sis olup yüreğime damlıyor ya/ ben de tutunuyorum
Hayatın bir penceresinden duyun ey kozmos:” ben de yaşıyorum…”
Yaşım epey yol aldı… Zaman sanki bir yerlerde beni benden almak üzere,
Bomboş hayallerin ve ismini daha duymadığım birçok acının kapısındayım…
Yalan dolu yolculukların “elveda” kuşatmalarına bir yirmi beş yıl verdim ben,
Mutlu olduğum her anın… Hayat ya, bir bedeli vardı: ödüyorum yalnızlığımla
Mevsimlerin en soğuğundayım… Üşüyorum/ bazen ağlamayı bile seviyorum
Bir düş mevsimiydi! Düşen düşlerimden farklı değildi; her şey gibi bir şeydi…
Affetmeyi merhamet bilirdim de… Bir tek gözyaşının yağmurun çocuğu olduğuna,
Defalarca sel sularına bıraktığım o masum damlaları, yüreğime inandıramadım…
Bembeyaz güllerle düşmüştün hayatıma… Babam bile seni sorardı da, bilirdi herkes
Seni severken mutlu olduğumu, cenneti yaşadığımı… Şimdi sensiz bir kasım ayındayım
Her şeyimdin… Rüzgârlarda uçup gidişin bile özgürlüğündü/ sevmek seninde hakkındı!
Bilmiyorum ey sevgili! Ben tuzaklı yolların adamı/ anla işte yapraklarla savruluyorum.
Bir kaçış bu; kasım gününde başladı, akşamında biter-gider…
EMRE ONBEY