19
Yorum
21
Beğeni
5,0
Puan
2491
Okunma

-elif’i, lâm’ı öğrenemedim ama mim’i, iyi bildim-
önümüzde boz, yoz bir yokuş
küçümen eller, büyük adımlar ve inançlı bir inançla
tırmanıyoruz gerçeğe
geride
kendi varlığını yadsıyıp
tanrıcılık oynayanlar
aşkı ve şehveti günah diye yazanlar
ağızlarında buyurgan sesleri;
hey siz yalnızca bir gün yaşar mayıs sinekleri!
kim çoğullayabilir ki tekseslilikle
yalnız kendi kalbine sağır bilinçli bir tekilliği
kim kovmak ister
soluk soluğa sevişirken yatak odasına giren
bir azraili
acıyı seviyoruz dedik ya
ondandır ağızlarındaki bu karabiber ticareti
zannederler ki biz hiç bilmeyiz
gül şerbetini
onlar ki hep göğe bakanlar sevgilim
o göğde gökkuşağı arayanlar
bilmezler
pis bir yağ birikintisinin bile
gökkuşağı oluşturabileceğini
onlar
evet onlar
aynı tekerleğin dingiline bağlı olanlar
başka bir yol yok
boşlukta dönüp durmayı
yol almak sananlar
öldüremediklerini iğdişe bırakanlar
biz koşarken soralım hadi onlara;
biz mi attık ilk bombayı Irak’a
biz mi icat ettik Filistin askısını, domuz bağını
biz mi planladık Hocalı katliamını
biz mi kurduk nükleer santralleri
ya da biz mi sınıfta bıraktık Türkçe bilmediği için
onlarca öğrenciyi
söylesinler biz ne yaptık?
inandık sevgilim imandık
incire, karanfile, güle, laleye
bir dünyanın severek ve sevilerek
yaşanılabilir kılınabileceğine
sen ki öfkemin merhameti
sen ki göçmen gözlü bir yazgının mim’i
söyle şimdi
onlar görebilir mi bir göğün içini
onlar ki
şaşkınlıkla donmuş eklemleri
bizim ateşimizle çözülecek
onlar ki
Narcissus’dan çaldıkları o ayna
bizim gülüşümüzle çizilecek
durma götür parmaklarını ağzına
gür bir ıslık çal sevgilim
duymasın onlar
ve bir tek biz bilelim
tek atlısı var bu mahşerin
JİR-MÇ
5.0
100% (20)