3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1382
Okunma
bir ekin tarlasında başaktık
arkamızda Sultandağları gülüyordu
öylece sarılmış kalakalmıştık
bir toprakta bir karınca ölüyordu.
duymadık yaşama sevincini tohumun
duymadık ölümün ıssız derinliğini
oysa tabutun üstüne karanfiller yağıyordu
ezan çoktan okunmuştu - bir öğleden sonrasıydı
ne biz bilyorduk öleni ne de karısı tanıyordu
sonra gökyüzü maviye boyandı birden
ardından palmiyeler çaktı gürültüyle,
yağmur mu yağıyordu , şehirmi susmuştu
yoksa güneşmi düşüyordu geceye, körfezden.
belliki gözlerin erimişti bakışlarımda
sen ağlıyormuydun, yoksa gülüyormuydun
mahsundun biraz, biliyordum-belliydi sesinden-
belkide çoktan çekip gitmişti içimizden duygular
içiyorduk ayrılığı yudum yudum kır kahvesinde.
sonra büyü bozuldu sanki
ışıdı birden ağaçlar,
ölen karınca dirildi
ağaçlarda sen çiçeğe durdun
çılgınca kokuydu buğdaydaki
gözyaşların sağanak
ben ıslanıyordum
ellerim titriyor dudaklarım kan revan
sen avuçlarımın arasından uçup gidiyordun.
Alsancak iskelesinde kalıyorum bir an
yapayalnız gözlerim boğuluyor körfezde
SEN ölüyordun..