0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
811
Okunma
çağırmıştı toprak
yola koyuldular, çapaklı gözlerden uyku akarak
tez ol dedi, gün doğacak
farkındaydı baba, yaşlıydı sarıpolat
boyunduruğu ilk tadışında, hasan doğmamıştı
terlemiş bıyıkları şimdi
vursana dedi, yineleyerek baba
savurdu çubuğu hasan
durdurdu havada, değmeden sarıpolat’a
kaydı gözü babaya, korka korka
sarıpolat bu anladı sanki
aldırmadan ay ışığına hızlandı
adımları atıldıkça parladı nalları
hem sarıpolat’ın hem de çengelboynuz’un
ara sıra uçuyordu kuyrukları sağdan sola
çayı geçmeden ağardı aladağın etekleri
göz kırptı güneş
her yükselişte değişti gölgeler
sıralandı
hasanın usunda benzetmeler
neler yok ki
bitmez saymakla
güllü bile
seçildi sürüdeki karakoyun
seçildi, çoban ve çomar
el salladılar, çağırırcasına
kağnının sesi yankılanıyordu
dağda tepede
döndükçe tekerlekler
inler gibi ince ince
hoo hoo dedi baba
anladı sarıpolat, çengelboynuz’da
göz kırptı hasan
durdular, çözüldü boyunduruk
homurtularla saldırdılar yeşil otlara
açtı baba azık torbasını
baktı…baktı…baktı…
büyüdü gözleri, dürüm yapamadın ekmeği
tutamadı önündeki çubuğu
saldırdı kurt sürüsü, acımadan
boğuk bir ses çıkardı
sarıpolat boğazlanırken
hasannn dedi baba, babaaa dedi hasan
döndüler akşam olmadan…
Haziran 2012
Didim