33
Yorum
45
Beğeni
5,0
Puan
3350
Okunma

derinlere sen alıştırdın beni
dokunma karanlığıma
...
senin teninde gözyaşı yok
ne kadar gül büyütebilir susuz dudakların
tuhaf bir teslimiyeti vardı yüzünün yağmurlara
gürleyen bulutlar kıvrılırdı
yastığına dilinin
elinde/n vurulmuştu bir güvercin
göğe yükselttiğin avuçlarında
“ayn şın kaf”
beş ve on beş senede bir tavaf
bende bıraktıklarına
sonra
masaya yatırıyorsun dağılmışlığımızı
ve üzerinde kültablası eskilerden tanıdık
kesme kristal
ve ağzına kadar bastırılmış laf kırıkları
yaslanıyorsun koltuğuna sırtında küstahlığın minderi
ben yine aynı küçük kız baston yutmuş gibi
çünkü bir masada sırtı dik oturmalı hanımefendiler
dirsekler örtüyle öpüşmeli
fakat ellerimiz
iki düşman
uzak tut ellerini
e l l e r i n tırpan
hem bize biraz resmiyet gerek
-afedersiniz bayım o marjinal koket kadınlara
benzeyemediğim için
belli ki öfkelisiniz kendimi aynanızdan sildiğim günden
hala hatırımda o ikindi vakti
ve İstanbulun tozunu kaldıran o patinaj sesi
bir de ayakkabı kutumda uyuyan
terkedilmişliğin izi
an-la-ya-mı-yo-ruz birbirimizi
öyle ki
ben Afrika desem
siz safari
ben siyah melekleri düşünüyorum
ve bembeyaz süt dişleri çiziyorum resimlerine
ruhlarına kadar tok
sahi siz bilir misiniz
bir tas tarhana çorbasıyla kuru soğanlı bir akşamın
şükrü ve saadetini
bir kaç dua yollamıştım yokluğunuzda
hissetmişsin/iz
-beni affetkarşılığı
bahşiş gibi iliştirip vicdanınızı
-dile benden ne dilersen
diyorsunuz
“bir zamanlar
adını koymasak da aşktı
masada aynı boşluğa bakmak”
bana borcun/uz yok
lambası kırılalı çok oldu kalbimdeki sihrinizin
ey çakma Alaaddin
sus vaktidir aşk...
de_soulmate