1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1236
Okunma
Kadın
elini tutması için
erkeğe uzattığında
muhtemelen doğuruyor
ya da güneş doğuyordur...
Benim elimi tutan kadınsa
genellikle sarhoş,
kusuyor,
ya da
işiyordur...
Gece derin
boş mağara gibi
altımda bekliyor…
Aşk on yılda bir olan
uçak kazası gibidir
ve genellikle sağ çıkan olmaz…
Bir süre sonra
“Ne yapıyorum lan ben?” Dedim.
Bütün erkekler bazen aynı, zaman zaman farklı
kadınların peşinde koşuyorduk.
Ya da farklı olduklarını sanıyorduk.
Ne için?
Tazyikli nefretimizi, içeri açılan geçide yaymak için mi?
Bütün gürültü bu yüzden kopuyor.
Akıl sağlığımla ilgili babamın şüpheleri vardı.
Ne var yani? Benimde onunla ilgili var!
Defne yaprağı çiğnemeliydim.
Biraz potasyum siyanür iyi gelirdi…
İnsanların,
sabah vücudundan çıkardığı korkunç şeyler,
bütün o zehir,
idrar,
posası sıkılmış bok,
kan ve balgama rağmen
gün içinde öyle mükemmel görünmeyi(özellikle kadınlar)
başarmalarına gel de şaşma!
Ağzım eski, tadım yeni…
Akbaba leş peşinde,
tırnaklarımın tadı acı hala,
sakalım başkasına battığı için
işe gitmeden önce kesmek zorundayım,
sol taşağım diğerinden aşağıda duruyor,
çöl sıcaklarından bahsediyor televizyon,
ve arabistan devesi günde yüz litre su içiyor,
siyaset ilmiğinden uzak duruyorum,
çarşaflarım sabah surat asıyor,
yine de bekliyorum o harika kadını…
Ancak yere düşerken
ve seks sırasında
bükebilirsin zamanı…
Çünkü ikiside genellikle aynı sonucu verir…
Hiç düşmedim, hep kalktım…
Düşmekten daha önemlidir
sonraki raund için ayağa kalkabilmek…
Yaşlı kaplumbağa kumsalda sürünür,
sarı lale titrer ay ışığında,
boş avuçlarına tutunacak
kadın
sana doğru yürüdüğünde…
5.0
100% (2)