0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
931
Okunma

Elimde kuru bir ekmek
Kemiriyorum dişlerimi kanatırcasına
Gölgesine hiç basmadım çiçeklerin
Müberra bir suya düşer şavkı güneşlerin
Muhayyilem kayar
Fikrimi meşgul eder ezelden
Göğsümdeki acı
Tam dörtte bir asırlık
Heyhaat
Saklı bir bahçede
Toz kanatlı kelebekler
Çiçek, çiğdem, başak
Sırtım güneşlere yakışır baharda
Omuz başlarım henüz ısınmakta
Fikrim ateşe düşer, yanar
Pervane misal
Döner, yanar
Tatlı bir telaşa düşer İrem bağında
Titrek ışıklar huzur verir sarı duvarlara
Şairin meramıyım ben
Yalınayak koşarım bulvarlara
Gözyaşında saklı sır
Dumanında aşikâr tütün kokusu
Alnındaki çizgilere mısra dizerim
Sesinde isyan bulur feryat ederim
Heyhaat
Basma soluğuma şair
Nefessiz kaldım
Sefih birer oyuncudur perdelerde gölgeler
Adım atsam yok
Sussam ürkekliğe yorarlar
Dinlesem
Acı hıçkırıklar var
Niçin
Niçin dolanıyor başımda seyyareler
Bir baktım
Itır kokusunda bu yerler
Çağla, çilek zamanı
Meşk eder mürekkep beyaz kâğıtlarda
Şairin, sözünü sessizce bağırışıdır
Kelebeğin kozayı yırtıp
Güne durması
Körpe kanatları ışığa meyleder
Yalın bir ezgi terennümü dudaklarında
Heyhaat
Zamanın izleri var avuçlarımda
Buraya kadarmış dörtte bir asırlık rüya
Rüyalar biterken
Kan ter içinde uyanıp sabahlara
Yeniden
Yeniden bir hayata başmak şimdi
Yağmurun duvarları yıkadığı mevsimde
Seylâplar süpürürken ağız tadını toprağın
Ham balçıklarda koşuyor çocuklar
Ayak izleri toprağın yıkanmış bağrında
Yeniden bir hayata başlamak şimdi
Güneşin vadilerden usulca süzülüp
Yamaçlara şavkını düşürdüğü demde
Kırlara baharın gelişidir şimdi
Ağaçların çiçeğe durması
Dağın göğsüne yeşillerin yaslanması
Yaprakların sürur ile oynaşması
(Faruk GÜVEN-2008)
5.0
100% (1)