7
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
1840
Okunma

Yanan benim, sönen benim
Aşkla başta dönen benim
Gözü gözden ayıran kim
Közden küle dönen benim
Aşk başa ne dertler açtı
Aklım vardı aldı kaçtı
Günden uçtu ay’dan geçti
Güneşinde yanan benim
Varlık yokluk ne kelime
Dağılmışım lime lime
Sordum ne geçti elime
Dağlarda sis, duman benim
Bir o dağa bir bu dağa
Gül oldum yâr her budağa
Dudak alev kor dudağa
Savrulan kül inan benim
Bir ceylan dağları aşar
Sinesine bir ok düşer
Aşka düşen yolun şaşar
Göllerinde sunan benim
Göğe hayli kanat saldım
Suya tekmil atlı daldım
Sevdanın selinde kaldım
Gözü gözle yunan benim
Gönül aşk ile pişer ya
Gözünden damla düşer ya
İçim dışım düşüm derya
Zerre suda, umman benim
Gül dalında bülbül oldum
Gülle açtım gülle soldum
Damladım hasretle doldum
Doluyu gül sanan benim
İçtim aşkın şarabından
Geçtim çölün serabından
Külü sor gül erbabından
Gülden küle dönen benim
Gün suda ibrişim kuşak
Salın da gel ki kavuşak
Bağlanalım oğul uşak
Elde gelin kınan benim
Gündüzün gece karası
Güneşten sıcak orası
Ezelle ebed arası
Kâlbim mekân zaman benim
Aşk ile tüter efkârım
Aşk ile atar damarım
Hem derdimsin hem umarım
Can sen isen canan benim
Saçını söze uladım
Tuzunu göze beledim
Değirmende un eledim
Tane senin saman benim
Tenini tenime sardım
Terini terime kardım
Seni güneşe çıkardım
Doruklarda donan benim
Güzel Atlar Ülkesi’nde
Gül kokar gül nefesinde
Aşk göğsümün kafesinde
Âmân benim yaman benim
Dünyada ne çok yalan var
Yalan dolanla çalan var
Aşk ile gönül çelen var
Hak deyince kanan benim
Aktaş aşktan ne pay düşer
Bir güneş bir de ay düşer
Her sabah güle çiy düşer
Dalında ıs/lanan benim
Şaban AKTAŞ
18.07.2012