21
Yorum
27
Beğeni
0,0
Puan
2020
Okunma

...
bu sabah Galatanın ayaklarındaydım aşkım,
taş duvarlarında gezindi ellerim.
sağ yanağını okşar gibiydi parmaklarım,
hani güneşi içtiğim.
bir kaç basamak çıktım,
t ı k a n d ı m,
gözlerin takıldı boğazıma.
işte aynı bu soğuk duvarlar gibiydi,
tam o sırada bir martı adını haykırdı,
ne yana bakacağımı şaşırdım.
uzun uzun seyrettim, hayalinle defalarca gezindiğim kuleyi,
sen bilmezsin ama,
kaç gece balkonundan yıldızları seyretmiştik.
bu kez dirseklerim ağladı halime,
çünkü artık en çok gözyaşlarım acıyor.
bütün düşlerim hava boşluğunda
a
s
ı
l
ı
işte;
ihmali süsleyip gözyaşımla,
geri vitese takıp,
yokuş aşağı salmak bir ömrü,
olmadı.
yanımdaki koltukta annem vardı.
hastanenin endamına kilitlendi gözlerim.
evvel eski bilirsin şato merakımı,
ve hatırlarsın atmak isterken kendimi,
beyaz bir martının sesini giyindiğini.
sürgülüydü pencereleri ve kahverengi panjurlu,
belki bir azizeydim bahçedeki boş havuza bakışlarını daldıran,
belki zır deli giyinmek için beyaz bir gömleği arzulayan.
ama sen say ki yine o küçük kızdım,
Peter Panı g/özleyen,
aslında bahçede hayal kuran bir zavallıydım,
sensizlikten başı dönen.
göz doktoru gördüğün kadarı yeter dedi,
bilirmiş gibi en son resmini retinalarıma çerçevelediğimi,
anlayacağın bakar körlük,
bu sevdanın gözlerime mühürlediği gözlük.
koro halinde yabani kuşlar çatıda,
bir martı elips şeklinde dönüyor başımın üzerinde,
yine yüksek,
ve yine sessizce,
hayra yormayacağım.
bana elli kez tembihleme,
ezberledim; bir kahraman olmadığını çünkü sen aşktın...
de_soulmate