6
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
1429
Okunma

gülüşünle gülpembe
ürperen dorukların dal uçları
açıyor uykusunu alan gecenin
örtüsünü dingin
uzak dağlardan esen yellerin
tenimde gezinen serinliği
aşkla dokunuyor düşüme ellerin...
gümbür gümbür
aşk yağıyor doğaya
kuşlar kanat açıyor
ışıklar göçüyor dağlardan ovaya
ısındıkça toprak
ben sana susuyorum...
açlığınla uyanınca her sabah
böcekkapan çiçek gibi
bekliyor yüreğim pusuda...
gel gör ki gülüm
düşe vakit yok
sokaklarda kol geziyor
dayanmış kapıya
kapkara ölüm;
azgın köpek kesilmiş
geçirmiş dişlerini
tenime feodal zulüm!
yanmakla donmak arası
nefes nefese boğucu duman
sıvanıyor zifir zindan içimize
yeni yangınlarla
çağımızın yüzkarası...
diren aşk ile
dal uçlarında yürürken özsular
çiçeklenmeli yalınkılıç kınından
engine uzayan mavi zambak,
özgürlük türküleriyle
halay çekerken seher yelinde
dağlarda gelincikler...
çağımızın vebası;
kara ölüm
emperyalist feodal zulüm
kan sızıyor
ten ten yangılı kabarcıklar!
sen ki tomurcuk pembe gülümsün
her sabah ’gül parmaklı şafaktan’
yeni umutlarla doğarsın,
önce dağların
doruklarına uzatırsın ellerini,
geceyi gündüze boğarsın
dürersin aşkla karanlığın defterini...
Şaban AKTAŞ
20.06.2012 - 07.54