14
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
1878
Okunma

-Sürülmüşüm bir müddet yazlayıp, kışlamaya
“Can ilinden” uzakta hayata başlamaya -
Serilmişim yıkanmış gibi çamurlu suda
Kuruyorum yanarak ağustos güneşinde
Can verip takılarak tuzaklara pusuda
Kalmışım yarı yolda günün saat beşinde
Derilmişim sararmış otlar gibi tırpanla
Cellâdın sehpasında can mı vermekti ecrim
Sessizce sohbetteyim kefenimi kırpanla
Musallada beklerken sohbete geldi mücrim
Beklemişim meğerse kurtulmayı sancıdan
Yıllar boyu beynimi kemirip yiyiveren
İşte, dönüş biletim yollanmış “Baş-Hancı”’dan
Bir ses var kulağımda, “Haydi gel!” Deyiveren
Meğerse az önceden kalkış borusu ötmüş
Yolcular yerlerini almışlar çoktan beri
Koş! Diyen sesi duyma yetisi bende bitmiş
Neyse ki bir görevli çabuk verdi haberi
Özledim ayrıldığım o güne dönüşümü
İçimde unutulmaz bir ukde kalmış yurttan
Ruhumdaymış meğerse aslımın izdüşümü
Bilmemişim, uyandım indirilince sırttan
Çekilince gelenler uğurlamak üzere
Yalnızmışım, anladım; şimdi her şey açıkta
Ve şimdi, bundan böyle ağırlamak üzere
Konuklar bekliyordum yatıyorken balçıkta
-Mahzun kaldım, korkmuştum; nedeni ıssızlıktı
Burası insan yiyen kuşlar için sazlıktı-
Güneri Yıldız (Elazığ, 06.03.2012)
5.0
100% (14)