0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1299
Okunma
Ben bu eskimiş şehri seninle sevmiştim Ebruli
Porsuk Bulvarı ne güzeldi seninle
Orman Fidanlığı seninle yeşil
Şahin tepesi seninle mağrur
Köprübaşı seninle ışıl ışıl
Japon bahçesi seninle cıvıl cıvıl
Şirin tepedeki ev ne şirindi seninle
Sen gittin diye bu eskimiş şehirden Ebruli
Porsuk buz tuttu kahrından
Kurudu fidanlıktaki bütün ağaçlar
Şahin tepesi yere çaldı kendini kahrından
Köprübaşı amansız bir karanlığa gömdü kendini
Japon bahçesinde oynamıyor artık sabahları çocuklar
Öpüşmüyor artık akşamları aşıklar
İçmiyor artık geceleri şarapçılar
Sen gittin diye bu eskimiş şehirden Ebruli
Marpuç kafeye gitmiyor artık devrimci çocuklar
Artık çalmıyor Serdivan’da Şahrut türküleri
Dilan’da kimse içmiyor artık
Kimse uğramıyor Haller’e
Patronları batmak üzere
Sen yoksun diye
Sen gideli beri bu eskimiş şehirden Ebruli
Sarhoşlar hep seni soruyor bana
Selpakçı çocuklar çok özlüyor seni
Emine senin verdiğin ayakkabıya bakıp ağlıyor
Onur senin aldığın kazağa bakıp ağlıyor
Boyacılar da çok özlüyor seni
Aydın abi her sabah boyadığı sarı çizmelerini düşünüp ağlıyor
Sen gideli beri bu eskimiş şehirden Ebruli
En çok da Şirintepe’deki şirin ev ağlıyor
Ya kimse tutmuyor o evi Ebruli belki gelir diye
Ya da sahibi Hacı Emin vermiyor kimseye
Özlüyormuş seninle ettiği kavgaları
Gelsin diyor yeter ki
Gelsin sabahlara kadar içsin
Gelsin bangır bangır proleter marşlar dinlesin
Bütün duvarlarına şiirler yazsın
Bütün camları taktırdım
Gelsin bir daha kırsın
Taktığın üç aylık kirayı da dert etmiyor
Yeter ki dönsün, kalsın diyor on para vermese de senelerce
Yoksa diyor şirin ev çökecek kahrından
Hediye ettiğin gümüş tabakaya bakıp ağlıyor yokluğuna
Hacı teyze de çok özlüyor seni
Emin bey diyor ilaç saatlerimi hep şaşırıyor
Temizliğe de yardım etmiyor
Güvercinlere yem vermeyi hep unutuyor
Anneler gününde aldığın fistana bakıp ağlıyor yokluğuna
Sen gittin ya bu eskimiş şehirden
Tepebaşı Karakolu’nun parmaklıkları çok özlüyor seni
Belki inanmayacaksın ama
Komiser Halid bile ağlıyor yokluğuna
Hayrandım diyor devrimci ruhuna
İmrenirdim diyor erkeksi kadınlığına
Saygı duyardım diyor mağrur duruşuna
Polis olmasaydım eğer diyor
Ben de savaşırdım davası için yanında
Özlüyorum diyor üç günde bir şirin evi basmayı
Polis gününde aldığın kravata bakıp ağlıyor yokluğuna
Fakültenin dekanı Akif hoca da ağlıyor yokluğuna
Özleyeceğim diyor kavgalarımızı
Özleyeceğim diyor boykotlarını
Keşke diyor bıraksaydım derslerimden
Keşke diyor vermeseydim o diplomayı
Avukat olup da ne yapacak diyor
Mahpusluk ona en yakışanı
Hediye ettiğin kol düğmelerine bakıp ağlıyor yokluğuna
Sadece Hukuk Fakültesi değil
Bütün Anadolu üniversitesi ağlıyor yokluğuna Ebruli
Edebiyat fakültesinden çocuklar şiir dinletisi hazırladılar sana
En sevdiğin şiirleri okudular sabaha kadar
Nazım’dan, Ahmed Arif’ten, Ömer Hayyam’dan
Konservatuardaki çocuklar serenat hazırladılar sana
En sevdiğin şarkıları çaldılar sabaha kadar
Livaneli’den, Aşık Nesimi’den, Aşık Reyhani’den
Eğitim fakültesinden bir kız resmini yapmış
Asmış odasının duvarına
Ağlıyormuş ara sıra bakıp da yokluğuna
En çok ben özlüyorum seni Ebruli
İçtiğim şarap sirke gibi
Sigaramın kokusu tezek gibi
Suyumun tadı yok
Özleminin adı yok
En çok ben ağlıyorum gidişine
Gözüm takılıp kalıyor odamın duvarına yazdığın dizeye
Annem nasıl da kızmıştı hatırlarsın
Mahvetmişsin saten duvarımı diye
Şimdi yazdığın o dizeye bakıp
Annem de ağlıyor benimle
‘İşte böyledir bir gidişin senfonisi’
Önceleri düşünüyordum
Acaba hangi aykırı şiirinin ilk cümlesi
Hangi hüzzam şarkının son ezgisi
Alamamıştım bu dizenin hikmetini
Anlamdıramamıştım kerametini
Kavrayamamıştım felsefesini
Şimdi bütün Eskişehir’i ağlar görünce
Anlıyorum ne demek istediğini
‘İşte böyleymiş bir gidişin senfonisi’