1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1037
Okunma
diyorsun ki
çıkar dilindeki iğneyi artık, sevmelerine bile batıyor
her akşam tepsi dolusu dağların ağırlığına dayanamıyorum sunduğun
kayboluyorum tarih öncesi ormanlarında
şehzadeler yağlı oklar deniyorlar bağrımda
bu nasıl kuzey rüzğarları korlarıma üfleyen böyle
biraz vicdana gel insaf eyle
ben de biliyorum sanma toprağımı suyumu
elimde mi sevdalım artan çamurdan kalanlar böyle yaratılıyor
suskunluğun kaşgarlının kalfalığı insuyu’nun dibi
ummanlar dalgaya geliyor flu bakışlarında
umutlarım tükeniyor yollarım kesiliyor gemilerim yanıyor inebahtı’da
ah...bir sökebilsem midas’ın kuyusuna ne söylediğini
mealsiz dualara sığınıyorum bakır çürüğü akşamlarımda
granit ustaları dizmiş omurgalarını birer birer
babil’in firari taşçılarının elinde bu nasıl hüner
neye yarar ki ellerimdeki hamurdan çekiç
yüreğim kanaviçe sabrım tığ ucu
örtmüyor üstünü bir türlü ördüğüm gökyüzünün ebruli şekiller
hangi ehil saraçlar dikiyor dillerini bilinmez
eşkıya baskını yiyor alacakaranlık ötesinde yaşadığın köyler
kaç mavzer atımı ötelerdesin kim bilir
devasa patlamalar yatıyor sessizliğinde
bir çıt’ına talanına uğrayacak kuzgunların
her evinin önünde musalla taşı olan şehirler
bari haber ver son mekânımız firdevs mi nar mı
yek başınasın çorak düzlüklerinde
topal karıncalara bel bağlama daha
sıtkı’nan edilmeyen yakarışlara rahmet yağar mı
günahlar biriktirdin devr-i devran ahularından batmanlarca
kehanet’ine yattığın
onsekizbin alem’e sığar mı
kasım
5.0
100% (8)