3
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1183
Okunma
ŞEHİR
-1-
Dişleri kenetli sarhoş geceler;
Geceler geceler,beyni sulanmış!
Fikirde,zehirle zifir heceler;
Geceler zavallı,kana bulanmış!
Gürültü gürültü,şehir bu mudur?
Biraz sis ve zillet,zan pençe pençe!
Sevgi mi,saygı mı,bir korku mudur
İrisleri oyan zâlim şirpençe?
Şehir: Kâbus dolu,kayadan mahzen!
Şehir: Camdan fânûs,kurak akvaryum.
Bazan neş’e dolu,ıztırap bazan;
Bu akan gûruhda bir ben mi yokum?
Afişler,afişler,renk renk tezatlar...
Ad ını koymalı,koymalı bunun!
Kadın mı bu mahlûk:Haraç-mezatlar...
Ya sincap yâhût da kafeste maymun!
Keneler asılı kafatasında;
Bir mâdenî levha; gönül, apacı!
Çıngırak sesleri haz tavasında,
Şifâ niyetine çekiyor sancı!
Saatte zemberek altın oymalı;
Bu sokak başında dilenen de kim?
Sevgiler hep masal, çehre riyâlı;
Niçin bu caddede yalnızım,tekim?
Gelip geçenlere durup soran yok:
Nedir bu izdiham, bu telâşınız?
Asırlar karamsar,saniyeler şok;
Niçin ağrı çeker hâlâ başınız?
Yaldızlı, kokartlı, sırmalı, simli
Gözlükler aynalı,som çerçeveler!
Bir hayâlet gezer moda isimli;
Şarkılar beyinde neler geveler?
Kıvrılan caddeler, düz olun artık!
Siz ey apartmanlar bize yaklaşın!
Gözlerimiz mahmur, dilimiz sarkık...
Yeter ey ufuklar siz berraklaşın!
ŞEHİR
-2-
Beyinler zonklar da deler tavanı;
Hangi birimizde bir sâkin kafa!
Takvimler ne zaman böldü zamanı?
Huzurlu bir ömür kalmış insafa!
Gece kartal gibi kanatlanır da
Örter üstümüzü; rüyâlar silik!
Umacı misâli bekler sınırda;
Korkulara gebe bin bir aksilik!
Bodrum katlarından solgun çehreler
Boyun uzatırlar, yokluk-sefâlet!
Bir avaz yükselir ölümden beter:
" Asıyor saçımdan beni hayâlet! "
Sahiller, duraklar, meydanlar dolu;
Koskoca kâinat niçin böyle dar?
Şeytan mı kılıvuz kine tapulu;
Kahvede, otelde sarhoş naralar?
Kim bağladı sizi söyleyin artık;
Kapkalın zincirle böyle derbeder?
Yelkenler hep fora, gemiler batık...
Akılsız bir beyin, şevksiz rûh...Kader!
Yaşamak bu mudur? Bu mudur hayat?
Kartal pençesinde mamûm serçeler!
Sevgiler mukallit, sohbetler bayat;
Kaldırımlar alçak, yüksek ökçeler!
Muhabbete hasret, sevgiye hasret,
Ey şehir parçala darağacını!
Güzellik, tebessüm, her iyi niyet
Giysin geleceğin mutlu tacını!
İçim ki, benim ah! İçime sığmaz...
Diler ki: Güllerin solmasın rengi!
Bin sevgi, bin saygı, bin işve, bin naz;
Gergefçe dokusun gönle âhengi!
ŞEHİR
-3-
Kaç cepheden baktım, durup bu şehre;
Aklımı hep aldı, zaman başımdan!
Önümden geçerken bin çeşit çehre,
Târih düğümlendi göğsümde o ân!
Birden cezbesine kapıldım; lâkin,
Bu sefîl sokaklar, gerçek idrâkin,
Doldurdu lâfzını çepeçevre kin.
Ne kalmış elimde: Hep yalan-dolan!
Sanki koparmışlar duvaklarını;
Alıp götürmüşler dünden,yarını.
Asırlar terketmiş hep surlarını;
Kurşunlar işledi bağrıma dan-dan!
Demeyin, ne olur, bu bir kahırdır!
Kimileri dilsiz, kimi sağırdır!
Bu yük, anlayana, elbet ağırdır;
Kubbede, çeşmede sızlıyor vicdân!
Bu nasıl cemiyet, bu nasıl hayat!
Bu hangi san’attır, fıtratla inat?
Bir hançer saplanır, titrer kâinat;
Uyandırır bizi derin uykudan!
Bu kapkaranlığın ben mi nesiyim?
Sanmayın bir ışık penceresiyim!
Ürperen sesiyim, pervânesiyim!
Dayan çâresizlik, cinnete dayan!
M. Halistin KUKUL
5.0
100% (3)