8
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
2808
Okunma

Kalbim aşka hasret yıllardan beri
Karşıma çık artık çık ey mahperi!
Bana gerdek odam etme makberi
Dolaştığım yollar yeter yoruldum
Cemâlde dediler bir güle gittim
Kemâlde dediler, bülbüle gittim
Leylâʼda dediler boş çöle gittim
Mal istedi dilber yeter yoruldum
Boşa dolaşmışım, âh Kâf Dağını
Bülbül gibi gezdim, İrem Bağını
Zenginler sürermiş, gülün yağını
Elde kalan dallar yeter yoruldum
Aşkın kovanını, içimde kurdum
Kraliçeyi hep, bekleyip durdum
Çiçek özlerini, kanla yoğurdum
Yine tatsız ballar yeter yoruldum
İlm u irfânı ,,aşkˮ sandım dünyada
Mürekkepten şarâb yaptım rüyada
Semâdaki Şemsʼe erdim Konyaʼda
Sönüyor kandiller, yeter yoruldum
S / ÂYE (11:12) 20 Nisan 2012 / Wuppertal / Almanya
Kelime:
Mahperi: Ay yüzlü
Makber: mezar
Not: Şiirimi harika sesiyle harika yorumlayan çok değerli Azadeye( Çetin Kabak) sonsuz teşekkürlerimle.
AÇIKLAMA
Kalbim aşka hasret yıllardan beri
Karşıma çık artık çık ey mahperi!
Bana gerdek odam etme makberi
Dolaştığım yollar yeter yoruldum
Bu girişte âşık, bir aşk aramaktadır yıllardan beri.
Artık karşısına mahperisinin (Ay yüzlü) çıkmasını istiyor. Bu buluşmanın ölmeden önce olmasını diliyor.
Cemâlde dediler bir güle gittim
Kemâlde dediler, bülbüle gittim
Leylâʼda dediler boş çöle gittim
Mal istedi dilber yeter yoruldum
İnsan iki şeye aşık olur: Cemâl (güzellik) ve Kemâl (iç olgunluğu, mükemmelliği, güzelliği). Âşık ilk önce güzelliği arıyor. Fakat bu onu mutlu etmiyor. Daha sonra kemâle (manevî güzelliğe ve mükemmelliği) arıyor, fakat bu da onu teskin etmiyor. Bunun ikisi Leylaʼdadır (bir kadında) diyorlar; o da onu hayatı boyunca aramış. Fakat aradığı şeyi yine bulamamış; çünkü iç güzellikle, dış güzellik aynı zamanda bir insanda / kadında bulunması çok zor.
Burada en önemli bir özellik: Şiirdeki ses ahengi: Kelimelere alt alta baktığımızda bunu çok rahat görebiliriz. Ses ve anlam tam uymuş.
Boşa dolaşmışım, âh Kâf Dağını
Bülbül gibi gezdim, İrem Bağını
Zenginler sürermiş, gülün yağını
Elde kalan dallar yeter yoruldum
Burada Kâf Dağı, hâyal dünyası. Gerçek olmayan şeylerin peşinde bir hayat harcamış âşık. Daha sonra güllerin bol olduğu bağları / insanların, kadınların olduğu mekanları dolaşmış. Gördüğü şeyler âşıkı hayrete düşürüyor. Bir bakıyor ki en güzel güllerin yağını bahçıvan zenginlere satıyor. Dolaylı olarak bu kıta şunu ifade ediyor: Kadınlar / güller zenginlere satılıyor. Zira bir önceki kıtada âşık, iç ve dış güzelliğin aynı zamanda bulunduğu bir sevgiliyi arıyordu. İrem Bağını gezerken şunu anlıyor: Paran yoksa, dış güzelliğe sahip bir gülü / kadını alamazsın. Âşıkın aradığı aşk ve güzellik, parayla alınıp satılan türden değildir. Bir de güllerin kendilerini satmak için kendilerini nasıl ortaya koyduğunu gördü âşık. Bu yüzden onlardan nefret edip yüzünü çevirdi.
Aşkın kovanını, içimde kurdum
Kraliçeyi hep, bekleyip durdum
Çiçek özlerini, kanla yoğurdum
Tatsız yine ballar yeter yoruldum
Kraliçe olmadan bal olmaz.
İlm u irfânı ,,aşkˮ sandım dünyada
Mürekkepten şarâb yaptım rüyada
Semâdaki Şemsʼe erdim Konyaʼda
Sönüyor kandiller, yeter yoruldum
Bu kısımda âşık ilme gönül bağlıyor. Aradığının ilimde olduğunu sanıyor. Mürekkeb, şarabı oluyor.
Fakat birgün aradığı aşkı gökte güneşte buluyor. Burada Şems: Arapça dilinde ,,güneşˮ demektir. Âşık sonunda hakikati / maşûku buluyor. Aynı zaman da Mevlânaʼnın hocasını buluyor Konyaʼda. Şems, burada gerçek aşkı temsil ediyor.
Semâdaki Şemsʼe erdim Konyaʼda:
Bu ifadede şu önemli bir nokta: Âşık semadaki aşka / güneşe (Şemsʼe) Konyaʼda eriyor. Bu mısra, Şemsʼi hem gökte hem yerde olduğunu anlatıyor. Anlamda iki cihet: ,,Semadaki Şemsˮ kelimelerini okurken, akıl ve hayal göğe (sema) yöneliyor; erdim Konyaʼdaˮ dediğinde, akıl ve göz yere iniyor. Kısaca ,,Semâdaki Şemsʼeˮ ifadesi öbür âlemi; ,,erdim Konyaʼda’ ifâdesi de dünyayı ima ediyor.
Yerde Şemsʼten gerçek aşkı öğreniyor: Zira kemâl ve cemâli, sadece Allah zatında aynı zamanda bulundurur.
Dünya karanlığında âşık kandil ışıklarını, hakikat / aşk olarak anlamış ve yanılmış. Kandiller burdada benim için kadındır. Onları mutlu etmek, gözlerinde tebessüm ışıkları yakmak için çok uğraşmış âşık. Buna rağmen kandiller / kadınların aşkı çabuk sönmüş, ölüp gitmişler. Âşık burada devamlı bir aşk aramaktadır. Kandilleri / kadınların aşkını devam ettirmek için âşık daima emek vermiş. Kandillerin yağını /rızkını / geçimini sağlamak için devamlı çalışmış. Sonuçta şunu anlamış: Yağ olmadan kandil; para olmadan kadın yanmaz.
Bu yüzden birgün güneşi bulur âşık ve bu kandilleri kaldırıp çöpe atar.
5.0
100% (10)