1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1464
Okunma
toprak altında kalmış yazıtlar bile gün olur ortaya çıkar
sümer altına atılmış belgeler gün yüzüne
kalp altına atılmış aşklar bile,
bir bakışta alev olur ,kazar toprağı,parlatır kalp tabağını yine
bir bebek konuşması gibi,derdini ancak ağlayarak anlatması gibi
bir faili meçhullerin kapanan dosyaları,birde bu yazdıklarım şimdi
polisin hırsızla,politikacının gavurla anlaşıp toprak satması gibi
bu yazdıklarım okunmayacak ,belgelenmeyecek ki
denize bırakılan içinde aşk mektubu olan şişenin ,kayaya çarpıp kırılması gibi
yazdıklarımın mürekkebi öyle karışacak dökülecek denize geri
toprağın toprağı geri çağırdığı gibi
çoktan unutulmuş hayatlar gibi ,geçmiş olacak ziyaret tarihi
diyorumki yalnızlığım ne olcak senin bu halin?
bak kimse gelmiyor seni ziyarete
o da diyorki hallerden hal seç
sonra gül geç haline…
o ebedi ikametgahın bulacak seni er geç
işte o zaman bekle
vurduğunda vakit
hatırlı misafirlerin gelecek ahşap evinde,sağlı sollu ziyaretine
sorgu sual ,koyu bir muhabbete girişecekler seninle...
iki kişi arasında bir mahkeme kurulacak tahta kulübende,
karşında gözleri bağlı aşk ,adalet kalbin temelidir dese
zaman ,tutkulu,,keskin bakışlı ,ipekten cübbesiyle
jüri başkanı da sen sevgili önlerinde
soru da şu, seni sevdiklerini ispatlamak konusu
sevgi kantarı var ellerinde çok hassas mizan tezahürü...
desem seni sevip sevmediğimi sorman asıl sorudur
kütüphanede kitap olup olmadığını sormaya benzer saflıkta,söyle orada kim konuşur?
ve desemki cevabı sana eski tozlu kitaplar veriyor bak raflarda,
bilim kitaplarının şüphe götürmez doğruluğunda ,teoremlerde ispatlı bir şekilde,bak dinle
şairlerin aşk şiirleriyle ,yazarların uzun aşk romanları dilinde
ama genede ne kadar uzun olsada ,hiç sıkılmayacağın,soluksuz okuyacağın sadelikte
asıl soru da şudur
ama genede sen bu kitapları okurmusun?
yok hayır genede sen bildiğini okursun
bir masal kitabı bulur ,harikalar dünyanda,
ben aslında bir prensim diyen bir hayvana tutulursun,
kurbağa prens olur ,sende prenses olursun...
derken pır pır bir güvercin konuyor ellerime
yok yalnızlıktan değil, susuzluktan da değil,korkudan durmuyor yerinde
hani derler ya yürek ağızda
ya seninle konuşamazsa,ya yetmezse uzun yolculuklara nefesi
çağrılıyor elçiler, koruma muhafızlarıyla
sonra hızla bir mektup yazılıp,hemen mühürlenip uğurlanıyor
günlerin şafağı dikilir gecede,gecenin zifri karışın güneşin lekesine
derken günler sonra ,ümitle beklenen ferman,senin krallığından dönüyor vatana
ama bir aksilik var bu durumda
gelen elçi değil at üstünde,sürükleniyor üzengisinde
güvercinin ayağı kırılmış,elçilerin kalbi ise sandık içinde,
hani zeval olmazdı elçiye?
ağzınla kuş tutsan,
yüreğin ağzına gelse ,
kuşu koynunda tutup ,kursağından öpüp öyle yollasan
gene o güvercinin ayağındaki mesaj ayağa düşer
gitmez adresine
sen bakma yürek sahibine gider, su yol olur,yerine akar diyene
namludan çıkan merminin hedefine gittiği yere
kiminde çelik yelek,kiminde su tabancası
şimdi tüm aşklar havalı, kuru sıkı...
benimkisi ise göz yaşartıcı bomba
ben böyle aşkın ızdırabı eylemlerinde
tek derdi vatanını sevmek ,tek işi okumak olan öğrencilere sıkılan
her seferinde biber gazından ağlayan gene kendisi olan...
bir lahza hakkı var didede
sor bak ölüm döşeğinde gidenlere
kimler dönmüş irisin etrafında
sor göçerken kim kalmış halbuki ortasında ...
ne kalmış kalp eleğinden geriye?
bakma süzülen kum saatine
güzel bir kadının uzun boynundan ,ince belinden aşağı ,kalbinden akan altın saçlı tanelere...
kırılınca kum saati
ne kalacak geriye?
yalnızlık öyle güzel bir hoca ki
ne sınıfa gerek var ne tebeşire
uzanırsın teneşire
diploması da kendi gül bahçende
kalp değil artık aşık atar ,iflah olmaz
onlarda zar şaşar ,kazanan bulunmaz...
sözhane bu
bütün özlü sözleri bir kenara at,binen bulunmaz
en güzel söz sevdiğine söylediğindir
en anlamsızı en etkisizi ise sevmeyene
istediği kadar deniz olsun genede vurur balık sahile,yiyen bulunmaz
çirkin söz yoktur ,güzelide
mesele sözü kime söylediğinde
neresi ile dinliyor,güzel olan kafasımı?
kabarttığı kulakmı ,yoksa kalpmi onun taştığı?
meyhane
en güzel söz sevildiğine söylediğindir
müziksiz yapma hamallık eyleme boşa
tutmaz ritmi
darphane
en güzeli paranın kalpte basılması gibi
sen kalpten söyledikçe ,o isteyecektir başkasını ,
cebe girdikçe,kalp değil,cüzdandır onun taşıdığı
yalnızlığında işlediğin nakış ördüğün hırka sevgiline
dövdüğün demir, çıkardığın altın
en güzel söz ona söylediğin sözdür
söz çıkmasa, yüzünü kafiye yapar en güzel şiire
en güzel manzara sevgilinin sana baktığı gözleridir,masal gibi dalar ,
dudakların sanki çit ,açılır kitapta gül bahçesine
gün batıyordu inceden,
bir sancı gibi
şafak söküyordu fark ettirmeden
kabuğundan incinin görünmesi gibi
kaptırdın bir kere kendini istirdyeye
halbuki daha kabuk bağlamayı becerememiş yarada dikişlerin açılması gibi
öyle vedalaşmak zor mudur sevgilinin sıcacık ellerinde?
ellerin paslıysa
ılık akan kanın
hep onunla konuşmak isterken dilin damağın
o çoktan ayrılmışsa
sen gene de onunla konuşuyorsan
havadan nem kapar gibi
ondan söz koparırken
kurumuşsa boğazların
ama sonunda ona ne desen monolog oluyorsa
hep onun yanında kalmak isterken
halbuki vedalaşıyorsan git gide
ve o bunu bilmiyorsa
bilse de umurunda olmayacağını sen biliyorsan
şimdi söyle vedalaşmak zormudur?
birde böylesi veda etmeyi dene
birde böyle ellerini kırar gibi bırakmayı dene
gün batar
hani dersin ya hasta olduğunda içime iğneler batıyor diye
sonra dalarsın uykuya
bir kapı açılır
dersinki ne güzel bir rüya
hep onunla kalsam
uyanmasam
ama şafak söker
henüz iyileşmemiş bir yaranın tekrar dikişlerinin sökülmesi gibi
öyle açılır gün
sararsın onu şarkı gibi başa…
dedimki rüyamdasın
dediki sen benim için gerçek değil,yalan bile olamazsın
dedimki ettiğim söz dilimden değil ,kalbimden esre değil ,bileğimden damlar
dediki banane bendenmi akar
dedimki rengim güneşten kırılmaz,sendendir tayfım
dediki sen benim için ayna değil,gölgem bile olamazsın...
dedimki kaza kadere inanırım
kaderim değilsen kazam olarak kalırsın…
nasip der ,kısmet der ,eyvallahımsın…