6
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1457
Okunma
“bu mektubun ne bir tarihi olacak sağ üst köşesinde
ne de yazanın kalyona benzer imzası, sol alt köşede
bu mektup belki hiç yazılmamış ama mutlaka okunmuş olacak…”
sabahtan akşama mahmur, akşamdan sabaha sarhoş dolaşırken
ne tramvayın altında kaldım, ne de sıkıştım vapurla iskele arasına
ama bir ara, ayağım takılmış olacak ki oynak bir kaldırım taşına
tutundum neyse ki, yüzüstü düşmek üzereyken,
çiçek kokulu küçücük bir omuza…
sabah/ilk ders:
--kaç para dedim bu güller, karanfiller, sümbüller, yani sepettekiler.
para istemez dedi, eğer sen doğru adrese göndereceksen,
bir gülümsemen yeter.
. . . ,
sonra kurtulup şu ara sokaklardan, ana caddeye çıkayım derken
bol sloganlı bir miting kalabalığının, buluverdim ortasında kendimi
çığlıkları gençliğim, istedikleri yarın ise, benim dün istediklerimdi
anladım ki tarihi yeniden yazacak bir kalem gelmeden,
zaman asla bozmuyordu ezberini…
öğlen/meydan:
--acaba saatler mi durdu dedim, sanki zaman aynen dünkü bu zaman.
o an yüreğimdeki inanç, yumruk olup fırladı gökyüzüne,
aklımdan geçenlere aldırmadan.
. . . ,
neyse sonunda dönebildim evime, başıma başka bir şey gelmeden
yağmamış yağmurların ıslağı, atılmamış adımların yorgunu olarak
üstümdeki giysilerle dikildim aynamın karşısına, öylece çırılçıplak
yanlış çarpımlarımı ve hatalı sözcüklerimi silmeden,
ayna okudu, ben dinledim, gözlerime bakarak…
akşam/eskici dükkanı:
--şu çiçek sepeti içinde yumruk gibi gülümseyen adam kaç para ister.
satıcı dışardan gelen bu sese karşılık verir, bakmadan
para istemez, sen de ona gülümse, o yeter.
“bu mektubun bir tarihi olacak sağ üst köşesinde
yazanın kalyona benzer imzası da, sol alt köşede
ve bu mektup mutlaka yazılmış ama belki hiç okunmamış olacak…”
Cevat Çeştepe
5.0
100% (9)