7
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
2149
Okunma
göklerin amansız aktığı
bulanık suyunda yundun beni
anladım ki
alnımın tam ortasından öpecekti firâk
kendiliğinden nasılda çözüldü onca düğüm
ve tekrar dönmeye ant içerek söküldüm senden
böylesine onursuz gittim sandın
arkamda münzevi tebessümleri doldurduğun
fener alayında düğün dernek
bense sevginin kutsiyetinde mağrurdum
hiç utanmadım
öyle ki
cümbüşünden şakrak ezgileri
su diye döktün peşimden
masumane bir bedduayla irkildim sonrasında
ortalarda atmaktan utandığın mendil misali
kimseler görmeden
gizlice kaybettin beni
nerden bilecektim saçlarında titreyen
bir cinnet kokusu olduğumu
bu kadar çok mu görmek istiyordun
kuzeyine kovduğun yolculuğumu
sırlarımı soğutarak örselensin şaşkınlığım
kıyısında gezindiğim uçurumun sessizliğinde
içimde sellenen isyanlarla
kızıl nehirler yürüyor dudaklarımdan
beni yüzyıllar ötesine savuran anaforla
’git’ deyişinle sonsuza dek akranım
aşka inkârı iyimser bir masala bağlayarak
göğsümün çıkrığına iliştiriyorum
tüm kırgınlığımı kızgınlığımla örtmeye söz olsun
ah bir bilsen
canımı dişime takarak
nasıl sabrediyorum
Faruk Civelek
5.0
100% (9)