1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2287
Okunma

Bir şarkıyı defalarca dinler gibi yalnızlık..
Bir filmi en acıtan sahnesinde dondurup
öylece bırakmak gibi..
Güzel günleri hayal etmekten korkmak demek biraz da
ıssız bir adada inziva demek
sırf açık denizde fırtına var deyip
gemileri yakmak demek..
Bazen ölümsüzlüğü düşünmek demek,
aslında öldüğünü göremeden.
Cenneti görmek düşünde
cehennemin sıcağında...
Ya da tam tersi
“iyiyim” diyebilmek demek,
kör karanlık gecenin koynunda
son sigaranın alevine sığınıp.
Anlatamamak demek biraz da
anlatamamayı sevmeye başlamak
anlaşılamayacağını anladığında...
Susmak demek kendisiyle konuşmaktan yorulup,
yok olmak demek
son meteliğini yazı-tura’ya fırlatmak demek
cevabını ardında bırakıp..
Gözlerini yummak demek,
“ney” olmak demek içinin karanlığında,
biraz acıtan, biraz öldüren ve illa ki öldüren
“birşey” olmak demek
birinci tekil şahıs bir hayat için;
ölmek demek
ölmeyi sevmek demek,
ölürken bile sevmek demek..
Hayata borçlu kalmak demek biraz da
bütün alacaklarını sildiği için,
en cahil haliyle başladığı oyunu
Hiçbir şey öğrenmeden terketmek demek
aleme en zamansız görünen
bir münasip zamanda..
Gitmelerin vaktidir kısacası
vedalaşamadan gitmenin zamanı yani,
birkaç hüzün rengi söz
bir çift yaşlı göz bırakacağını bile bile
restini görüp yenilmek demek hayata
bu oyun sevmez kaybedeni...
5.0
100% (4)