4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1269
Okunma
kaç yaprak düştü kimbilir dalından,
kaç ölümcül yara açıldı teninde?
sonbaharlara eşlik ederken gözyaşların;
kimbilir kaç acı emekli oldu sende!
yağmurları kıskandırırdı her seferinde,
gözbebeklerinde
birazcık umut gizlenirdi.
çocukluktan kalma bir alışkanlık işte!
saklambaç oynardın özlemlerinle...
oysa ne hayaller kurardın kendince,
gökyüzüne değerdi ellerin,
dillerinde bir iki şarkı gezinirdi!
mırıldanırdın sevdiklerini,
sevmediklerine küfürler savururdun.
ağzın bozuktu biraz;
ama inan hayatın kendisinden daha fazla değildi...
çarşı pazar dolaşırdı yüreğin,
bazen fazla uzaklaşırdı;
bir iki ayrılık sancısı tutardı ellerinden,
getirirdi seni geriye.
bazen de deliye dönerdin,
anlamsız birkaç söz söyler,
suratını asardın,hiç giyemediğin ceketinin yanına...
bavulun her daim hazır olurdu,
her an gidecekmişsin gibi!
duygularını toplayıp da gidişin hala aklımda
aynı dün gibi gözümün önünde tebessümlerin;
gizli saklı gülümsemelerin...
sen gideli çok oldu,buralar aynı,
hala sabahları beni yokluk uyandırıyor,
kahvaltımı hazırlıyor bir iki sancı!
ve hancı;
yolcuyla bağını koparalı epey zaman oldu;
han kapalı,yol uzak
ve eski günleri anmak,özlemek yasak!
hani o günlere şöyle bir uğrasak;
kapısını açmaz çocukluğumuz,
neresinden tutsak aynı acı,aynı sancı kaplar içimizi bilirim!
ne zaman aynaya baksa gözlerim,
ne kadar zor günler olsa da
çocukluğunu özleyen bir adam görüyor!
işte bu yüzdendir sana sözlerim;
ey aynadaki yabancı...