dut yemiş şu bülbülü, hemen tutup da getirin bana
sorun, o duta da; yerken onun kalbini fethedip, rızasını almış mı?
bülbülün yüreğinden; dutu hemen söküp de alın, yerleşmeden
bıkkınlıkların dili; pişmanlık duyup da, isyan bayrağını çekmeden
sakın ha, asla hırpalamayın!
kahırlara bulanmış, hicranın başları uzayacak içinden
kıvır kıvır da, kıvranacak
gökten ona inen, elmasını soracak
onu da sorun; hiç ömründe gökten inen bir elma, görmüş mü?
ki ömrü, dönebilsin masala

ah!
bu sorular ah!
ne, sizler sorun?
ne de, ben söylerim dostlar!
kor ateşin nasıl ciğerde, döne döne harlandığını
gidip de bir, sorun bakayım ki ona
hiç iki ayaklı gülün, kokusunu duydu mu?
duyar duymasına da sonradan çıkıverir, göğse kavruk bastığı heyhatlar
çil çil emekler, o mahallerin içinde hüsran da boğulur
eller ve gönlün, bir kez boş olarak gel de göresin
onun içinde sen, bir gözü olmayan kör demeksin

bir ninninin kucaktaki sarılışı, nedense geliverdi
aniden, şuracıkta aklıma
o sımsıcacık sevgiyle yanıp - şefkatle saran anaların koynun da
kokunu; içinin içininse içine kadar, çektiğini hissedişten bilirsin de
peki onu hiç hatırlayıp; anışta yanar mısın ki, bu kadar?
bu kadar; onun için, kahrolup yıkılır mısın?
bin bir özveriyle, akan onca emeklerini
bir gün olsun, hiç anar mısın?
peki ya; bunca nimetleri önüne döküşte, seni yaratanı?
sormayayım, peki sormadım say hadi?

ona ne verdinde; karşılık olarak sırıtıp, o sana gülmedi ki?
nankör kıvırmaların; geçici, anlık yağmurları dışında
peki o senin neyini, nerde- nasıl düşünüşte, yandı ağladı ki?
özgürlüğüne prangalaşan, zincirlerini tutmaktan başka
her şeyin acı ve tatlı bir bedeli vardır
diyorsan; demek ki diyorsun, o zaman başka
peki,
bir anlık duygu için, bir hayat mı olmalı bunun karşılığı?

o bir küçücük serçeyken; nasıl da hoş takılırdı, değil mi sana ?
kartal olur onlar, yüreklere girerken
görürsün o zaman, ayağını atıp da girerse eşikten içeri
hayatını kapışı muhteşem olur, yerinden yurdundan sökerken
keşkeler, hep dolanır içinde
hayatın da, bir bakıma hiç çekilmez olur

ömrünce verdiklerini ki, bir pul kadar tanır
anasının üsküresi, ona altın dolu bir tastır
ne utanır, ne de sıkılır
yalan kuyusunda, cıva gibi oynarken
aslında o; hem vardır, hem de yok sayılır
nasıl ve nerde geçtiği bilinemez, bir hayaldir

aslen suda hep kayarsa da, balıklar
sehven de donuk baka kalır, alıklar
unutma ki sen de bir kulsun - o da; hiç kul kula, kul olabilir mi?
sen bir masum bülbülsün
oysa ki o, iki ayaktır;
"DOST" hiç "O" sana uyar mı ki, niçin bakmazsın sağına soluna?
aslına bakarsan; var ya! Hakk’ından kopanların, hakkı dayaktır


o da; eninde sonunda da olsa gideceğin, Hakk’ın tarafından verilir...






(04.03.2012)AZAP...