21
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1536
Okunma
Vatan ve millet diye, çırpınır vatansızlar;
Bir yandan vatanına pusu kurar kansızlar.
Bir yanda sinsi düşman tiyatro oynamakta;
Bir yanda hain ruhlar her yerden kaynamakta.
Kaynamaktan eriyip, dibi çıkmış kazanın,
Kemikleri sızlıyor, tarihini yazanın.
Ayrıkotlar, tarlanın gölgelemiş aslını,
Rahmetle(!) aratıyor, Firavunun neslini.
Sokağın güruhundan nehirler yarılacak,
Bu gidişle günâhın köküne varılacak.
Sûr’un korkunç sesiyle sarsılırken zeminler,
Cehennemi yakacak, tutulmayan yeminler.
Şer halkası kurulmuş, halay çeker soysuzlar;
Seyreder, şaşkın ahfâd toprağın ruhu sızlar.
Sen ey ahmak, kötürüm; yolu nerde kaybettin?
Mazini unutmakla ’cana’ ihanet ettin.
Kisvesini değişmiş, asrımızın şeytanı,
Sarıldı boynumuza çağdaşlığın(!) kaytanı.
Hayatı esir almış, değersiz depdebeler,
Nefsini körüklüyor, o caf caflı tepeler.
İblisin hüneriyle yığıldığı aşikâr,
Yürekleri fethetmiş marifetli pişekâr.
Duyulmuyor, İlâhi rüzgârın homurtusu,
Kulakları tıkamış sarhoş suyun tortusu.
Beş paralık akılla, akıl çalar arsızlar;
Arşa çıkan yüreğin rahmet damarı sızlar.
Hükmederken dünyaya Ata’n bilmem kaç asır;
Fesat iklimlerine neydi galip gelen sır?
Çünkü o yüreklerde yanan manevi kordu,
Çünkü o denizlerde Yunus’lar yaşıyordu.
O denizler ki şimdi cehaletle kurumuş,
Balık suya girmeden dimağlarda çürümüş.
Özgürlükler oyunla ciğerlerden alındı,
Sabinin kulağına haçlı çanlar çalındı.
Öze dönülmedikçe yara azacak gibi,
Oysa yıllar öncesi bulunmuştu terkibi.
Deryayı bulandırmış, canım; diyen cansızlar;
Bilsin ki; Can içinde, yaşayan vicdan sızlar.
Şiirlerin Ziyası
19 şubat 012
trabzon
5.0
100% (16)