71
Yorum
61
Beğeni
5,0
Puan
2839
Okunma


Ve yine İstanbul !
şimdilerde soğuk bir mezarı andırıyor giyindiği karanlık
tavanlar yersiz
sokaklar çıkmaz
köşe başları belâ d/okur
umûdun tohumları çatlar az sonraya
garip bir yalnızlığın başını çekmekte düşler
dudağında limôni çilek tadı
aynaya yansıyan yüzünde ise misafir duruşu
yoklar ortalığı
koyu renkli hüzünlerin gölgesine uzanmış gibi
her şey
biraz asil
biraz asıl/sız
sessizlik kozalağından düşüp sarılır korkunun terine
telaşlı gezintiler çevirir günün yaprağını
artık adımlarımın sırtı açık
ve yolumun üzerinde ıssız limanlar
bul beni adamım !
hiçliğin duvarlarına kazınmış heplikte doyur aç yüreğimi
zâyi edilmiş sabahlarda biterken gücümün tamâmı
ömrün tümseğine takılan emeklemeler , getirmez geri kalanı
lâl oldum adamım
İstanbul b/ile bozmuşken yemîni
karartma yüzüme değen aydınlık güncesini
rimeli akan bir bulut var üzerimde
oysa giyinmek istediğim gökkuşağının ten rengiydi sadece
dudağı içki kokan heveslerden kaçıp
sığınıyorum girdabına
boş bardağı sihirle dolan kelimelerden taşmış
belki de son şiirim bu sana
tut tutabildiğin kadar içinde . . .
ah İstanbul !
bilirim ışıklı saçlarında parlar hep silik gülüşler
ve bilirim beş vakte kadar doğacak güneş seninle
şair ;
martının dudağından ç/alabilirsin emânetleri
senindir bu şiir . . .
27/01/2012
14;14
eMİNE
" Güne sımsıkı sarılmak güzel , tıpkı onu yaşamak gibi !
elimden tutup destek veren gönüllere selâm olsun . . . "
5.0
100% (69)