21
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1750
Okunma

İsyanın köküne vurdu kadın
ellerindeki kınaları akıttı önce
ağır rimellerinin ıslak kuytusunda
ağladı koyu griye vuran aşkına
doğrudan düşüp yalana yuvarlanırken
tükürdü dilindeki bet kelimeleri
aydınlattı yüzünü bir sigara alevi
puslandı gözleri çöken dumanda
Kızıl lavdı patlayan yaşları
İsyanlar kaçarken yalın ayak hüznün içine
hazırladı kendini
çözdü aynaya bakmadan kaderinin beliklerini
ışıklarını sererken ay önüne
ince bir tülde asılı kaldı edebi
diz çöktü penceresinden giren parlak ayın sinesine
düğümledi içine üryanlığını
bıraktı kendini izbe ay ışığının kollarına
Kaldırdı çukura düşen kelimelerini
yönünü değiştirdi kirli çukurlara akan duru suların
süpürdü üstündeki çamurları
secdesine döndü dudakları
kaldırdı çatlamış anılını adamın nurlu yüzünden
ovaladı inançlarının dizlerini
dudağındaki gülücüğü çıkarıp bıraktı masaya
belki dönüp gelirde alır diye
keserken avuçlarını yüzü olmayan bir resim
irdeleyip gözleri çaldı binlerce bakışın arasından
çıplak bakışları çakıldı zihnine
öperken alkolün dudağından kovdu hayallerini yatağından
kopardı kanayan gecenin dilini
Yakar kendini geçmişin küf kokulu ucunda
yaslar başını yağmurla karışıp gözlerini ıslatan cama
gamzesinin çukurundan siyahı düşledi
düşürdü siyahi ellerinden
o ağlarken her yer kırmızıydı
unuttuğu sesini duydu yıllardır sağır kulaklarında
düşmeyi unutan cemreyi çağırdı koynuna
Gel dedi
yaktı geçti sesi büyüdü ağzının içinde
son nefesti ırzına geçilen tümceleri
gecenin kör vaktiydi pervasız bir öksürük sesi
vahşice yırttı gecenin karanlık elbisesini
bıyıklarına takılıp kaldı adamın kırlaşmış tebessümü
sadece gel deyip titretti son nefesini
5.0
100% (24)