11
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1407
Okunma

gözlerinde sakladığın cenaze merasimleri
geceydi teslimiyete muhbirlik eden
sırata yüz sürgünüydü yatakta her dönüş
sokak duvarlarının kirli yüzüne utanıp saklanan kanat sesleri
düştü düşen çiğleriyle üzerime serilen
her akşam binlerce kez kurşuna diziliyordu
sabaha sarkan düş ölüleri
bozulmuştu şairin ilhamında ezberi
yüreğimin atışları çıldırırken satır aralarında
dem vaktiydi üşüyen sokakların naraları
tırnaklarımın arasında son hücremin gülücüğü
konusuz kitaplara konu oluyor tenimden kopan etlerim
mevsimlerim dizginlenemez hırçın geçişleri
ellerine diktiği sahte titrekliğimdi seni hıçkıran
tül bir kanadın yırtığından düştü senrenginde
gölge oyununda perdeydik ışığı pervanelerdi aydınlatan
güneşi soğutun avuçlarında
denizleri içirdin gözlerime
sana diziyordum yaşlarımı gökkuşağına
senin geçtiğin her yere unutma beni ekiyordum
her sabah kapımda küstüm çiçekleri buluyordum
hiç kimseye söyleyemiyordum
maviye yüz süren kuşların duaları dökülürken yeryüzüne
yağmur
güz sağlımındı esrik aklımın esintisi çamurlu yamaçlarında düşlerin
ıslak saçlarında zamanı sızdırıyordun tenime
avuçlarında saklayıp dudaklarıma sürdüğüm kırmızı
bileklerimden düşen jilet izleriydin
kemiklerimde sızılayan senin ayak seslerindi canımda yankılanan
çekerdi saçlarındaki bağı ağırlardı omuzları sarı başakları
kırık uçlu saçlarımın uçunda çifte dilli bir hüzün
cansız bir kuşun kanatlarındaydı ömrüm
öksüz kuşkularını kemirgen hayvanlara yem ederken
gözlerinden bulutlu bir hava benliğinde bir çok sen
bana bakan binlerce göz
günahkar kelimelerimin diplerinde yeşeren azabım
Cennetten pay istemiyorum sen alsan beni koynuna
5.0
100% (12)