18
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
1735
Okunma

Gittiğini bilmeden aynı yerde bekledim
Gelmeyince içimde sanki fırtına koptu
Siluetler halinde her seherde bekledim
Anladım ki hayatın bensiz bir yola saptı
Gittiğinden değil de sessizlikten muzdarip
Olup da hayallere dalıyordu bu garip
Şunu bil ki; göklerde uçamaz yalnız turna
Şunu bil ki; ölümden kaçamaz yalnız turna
Acıması olmayan avcı nişangâhını
Aşkımıza doğrulttu tetiğe dokunurken
Eskimiş taş plaktan çaldırdı segâhını
Şimdi vardığın elde buldun mu ki dengini
Ben bu asrın aşığı, oldum Mecnun’a selef
Kim kazanır bilemem bu sevdanın cengini
Leyla’m, senin uğruna kendimi ettim telef
Vademi doldururken bilinçsiz, ikilemle
Yaradana sığınıp, kaldım bitmez çilemle
Kurtla kuzuya dönüp; “kardeşsiniz,” diyorum
Alaca gözlü yârim, eyvallah, gidiyorum
Nazlı yârim terk eder, yıkar güzergâhını
Gökler kıyama durur ezanlar okunurken
Kim yanıltabilir ki Hakk’ın kıble-gâhını
Tanımadan geçersen birgün hızla yanımdan
Kahrolurum inan ki için için ağlarım
Âlem bana dar gelir vazgeçerim canımdan
Öyle bir ah ederim yürekleri dağlarım
Damla damla suyunla sula tek dal gülümü
Sakın koparıp atma biricik al gülümü
Unut artık geçmişi arkanı dön, hızlı git
Doyamadım aşkına ey afet-i nazlı, git…
Sol yanında taşırken hakkın nazar-gâhını
Ay parçası yüzünü herkesten sakınırken
Sen unutup, terk ettin aşkın girizgâhını
Güneri Yıldız (Elazığ, 21.10.2011)
5.0
100% (16)