2
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1458
Okunma

çocukluğumun bahsi geçen
mahallesindeydim dün gece,
hiç geçmediği belliydi;
iklimler üzerini örtmüş sadece
ama oralarda bir yerlerdeydi,
hepsi bıraktığım gibi;
kısa şortuyla koşan,
oynayan, zırlayan, yaramaz çocuk…
suskunluğun çığırtkanıydı,
mahkumiyetin isyanları
semtin uzuvlarına özgürlüğü fısıldıyordu,
avazının çıktığı kadar serpilmişti küçük yüreği…
aynı kitapta, aynı kıtada yazılan arkadaşıyla
bir şeyler oynuyordu hala,
kafalarını da, kalplerini de ayırmamışlardı,
kavgalarını da birlikte verdiler…
sevdiler; sübyanca, sevdiler, yaratanın hükmettiği
en gerçek, en kral, en saf duygularla…
olmadı, mayası bir türlü tutmadı,
yalanlar, ihanetler boyadı beyaz gelinlikli düşleri,
vaz geçmediler, yine sevdiler,
yine, ve yine, hiç değişmedi o sübyan çocukların
gerçek sevgisi…
yüreklerinde söndürülemez
cesaret ateşiyle baş kaldırdılar
buz tutmuş kahpe düzene, hiç irkilmediler bile…
entel mahallesinin bireylerinin tabiriyle
geçimini zar zor sağlayan, köşe başı
ailesinin piçleriydi onlar, her dilde aşağılandılar,
oysa onlar sadece çocuktu…
garip,
kıçına iliştirilmiş selpak parçası
adam olacak çocuğun
bi b.k yapmasını bekledi yıllarca, bu hiç olmadı,
sonunda oda kuru kuruya yüzünü buruşturup gitti...
birileri başka birilerinin arzusuna yönelip,
olmadıkları ya da olamadıkları kişilikleri kimlik olarak seçerler,
çok acıdır; sonunda her kimlik aslına döner.
çocuk;
büyüyünce ne olacaksın?
sorusuna
gereksiz yanıtlar vermemişti hiç,
susmuştu…
ve artık onunda cevabını biliyordum,
cevabı basitti;
şu an olduğum şeyi,
yani bana yakıştırdığınızı,
sadece bir serseri…
5.0
100% (2)