40
Yorum
29
Beğeni
0,0
Puan
2994
Okunma


”Heyhat !
Mum gibi erimiyorsa insan
“Yanıyorum”
dememeli;
Yanmaktan korkuyorsa kişi
“Aşk Kapısı”ndan
girmemeli…
Ya “Kor Yürekli”
olmalı insan
ya da kor barındıracak
“Yürekli”…
Şems-i Tebrizi
Gel çağrınla geldik biz, yine sana koşarak
Semâın huşûsuyla seller gibi coşarak
Gel dedin işte herkes yanında biâd için
Geldik varlık dilinin hududunu aşarak
Ama insanlık hâlâ hüsrân içinde, niçin
Katre bile olmadan gönlümüz derya sandık
İlminle değil seni bilinmezinle andık
Yârdan hoşnuduz dedik tahammül yok yaraya
Sabrı, şükrü bilmeden meyil verdik verâya
Kısır bir döngüdeyiz ne arttık ne azaldık
Yine de pervâsızca talip olduk Hirâ’ya
Gölgemiz uzadıkça aslımızdan kısaldık
Her asır özleminle ne kadar da giryândık
Aslında sana değil aynamıza hayrandık
Hoşgöründen feyz alıp savaştık barış için
Kaybettik özümüzü amansız yarış için
Titretse de dağları mazlum olanın âhı
Sağır ve dilsiz olduk hedefe varış için
Süzgeçlerde eleyip incelttik de günâhı
Kendi yalanımıza yine kendimiz kandık
Biz yalnızca sevginin gölgesiyle yıkandık
Dil güzele döndükçe başlar kendini ilka
En hassas noktasından törpülenir bir halka
Ad-Semud yaftasında anlayış karabasan
Yaklaştıkça kaybolur mânâdaki şâhika
Arz-ı hâlden çok uzak konuştuğumuz lisan
Kınadığımız resmin mirasına konandık
Hamdık, henüz pişmeyi öğrenmeden onandık
Vakit ki insanlığın aşkı öldürdüğü gün
Zâhir yanılgısıyla ruh bedeninden sürgün
Güneşin gözlerinden yıldız yıldız yayılıp
Asırlarca hükmetti ölüm sanılan düğün
Yazık ki yıllar sonra biz yine basmakalıp
Pespâye fikirlerle atlasına yamandık
Heyhat! Bu halimizle ne inkâr ne imandık
Bağışla bizi ey aşk! Seni anlayamadık
....