23
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
1560
Okunma

hey
yıldırım gözlü şair
ben size dönerken hızla yüzümü
siz
neden ırzına geçtiniz şiirlerimin
paslı iğnelerinizden yanaklarıma yağan yağmur da aldı nasibini
oysa denizdi bir adınız…
yoksa
ipi kesilen sözcüklerimin
yenice biten bir kasım sabahında ölüşünü izlemek miydi son fantaziniz?
bakınız
kehribar sarısı tespihlerde kaldık
başka dünyalar gibiyiz
çekmekle biterse evet bitecek bir gün ecir günlerimiz
genlerimizde bir beyaz düş
birleşmeye hazır/kuyruklu bir yıldız
gelirseniz
ütülenecek buruşuk anılarımız
iterseniz düşecek yalçın kayalardan aşağı
o aşağılık inadınız
ben
beton dökünce kalbimin toprak yollarına
........akın içeri
o büyük zamanlarda
tarih olalım
elmas tasmalar takıp boynumuzun acılı boğumlarına
aşk’ın yasaklı ülkesinde anadan üryan,
hayallere balıklama dalalım
öyküsel bir bağ bozumu kırsın şifremizi
kan içelim bu gece
yok
bu hiç adil değil
hep buçuklarda duruyor saatin âşifte ibresi
bir dil yarasına kesik atmak/açmamış bir gül yaprağında
yalnız bir çiy olmak koyuyor be usta
elmada izinsiz yaşamak sanki ikimize kurulan bir tuzak
atlı karıncada şarkı söylerken kesilmesi aniden elektriklerin
ya da
düşmek dönme dolaptan
uçan bir balonun ipinden asılmak gözlerinizin göğüne
oysa sahanda yan yana duran iki yumurta sarısıydık düne kadar
bugünse
giderek izleri silinen sürek avı
ve
bir avuç ilkel karmaşa..
Çiğdem Parlayüksel
5.0
100% (31)