12
Yorum
13
Beğeni
0,0
Puan
1843
Okunma

kuru bir teni okşarken sarı dokunuşlar
sancıları güze keser bakışlarının
dökülür yaprak yaprak solgun hikâyeler
saklanır kitaplar
parkan suçlu
ortasına kurulur üç ayaklı kör ağıtlar
tan saatine düşer damatlık düşlerin
gülüşlerin
sönüşlerin
gözlerini yatırıp ıraklara
özlersin kokusunu
karartmaya düşen bakışlarıyla anneni
yine bir eylül yoklar sokağın başını
duvarların yüzünde gülümser
on sekizinde yazdığın sözlerin
ıslıkla koşayazarsın
yeni terlemeyen bıyıklarından sarkarken gülüşün
bir romanın adı diye öğretilmişti sana
-eylül-
psikolojik ve en trajik aşk hikâyesi
ne yana dönsen yıllar sonra titrer voltu yüksek ellerin
yüzler düşer hiç yoktan usuna
karabasan bu göğsüne çöken
dip dehlizlerinde ruhun çığlıkla başlar vuruşması
canhıraş
olmayan kızına ad verirsin
gözlerinde görürsün düşen son yaprağı
eylül’üm dersin
kızım
bahtsızım
ve bir mahpusluk mektup döşersin /
kaç mektup yollarsın olmayan adreslere
-kitaplarını emanet ettiğin- yol arkadaşına
bilirsin yirmi beş yıl sonra verileceğini mektubun
takvim hücre hücre gösterirken günü
son yaprakta sararır zaman
annen dayanamamıştır yokluğuna senden sonra
o da bir eylül gününü seçmiştir
tan sökümlerimin kızılca bakışlarında
fikirlerim
yiğitlerim
yitimlerim
döngüsü kırılası !
her gelişinde sarı yakısıyla
olmayan kızın, mızrap elinde memleket türküleri söyler
kekik kokulu saçlarını savurur eylül rüzgârına inat
kekre güftelerin eşliğinde
gözleri kehribar çoban yıldızına keser
bir eylül yağar solgun
yahya incik/şanlıurfa/2009
03.08.2009 saat:23:45