5
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
2176
Okunma

Senden başka şehir bilmediğimden değil
Benim olanları sahiplenip,
Geri vermeyişindendir prangalanışım.
Yoksa,
Ne suyun kaldı girilecek,
Ne de bir semtin gezilecek…
Her gün avlularda ağıtlar yakan kumrulara da sorsan değişmeyecek,
Kahve fincanımı kapatıp iyi yürekli bir çingeneye de teslim etsem
Beni mutlu etmeyecek…
Ne masmavi gökyüzün umutlandıracak bu saatten sonra beni,
Ne de gidenin geri gelmediği vapur iskeleleri.
Senden başka yerde karnımın doymayacağından değil,
Kanımın donduğundandır kımıldayamayışım.
Yoksa,
Ne martıların simide doyuyor,
Ne de sen çalınmış hayatlardan hüküm giyiyorsun…
Kağıt mendil satan çocuklarında düşleri ayrı senden,
Göç edip yerleşenlerin rüyaları da.
Ne kız kulenin neşeli bir öyküsü var,
Ne de yedi tepenin…
Sende yarim olduğundan değil,
Serde yara olduğundandır tutuklanışım.
Yoksa,
Ne günlerin yüzünü gösteriyor,
Ne de gecelerin rüya ediyor…
Tutunacağım tüm dallarını sonbahara teslim etmişken sen
Arsız bir iştahla yutmaya hazırlanıyorsun beni
Ne öne eğilen bir başın,
Ne de olgunlaşıp büyüyen bir yaşın var…
Ah İstanbul,
Düştün gözümden,
Düş artık gönlümden…
Elif SEZGİN
5.0
100% (9)