3
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1659
Okunma

Demir almanın vakti gelmişti bu limandan
Daha başka ufuklar bekliyordu bir yandan
Şiir yazma faslına, veda etti kalemi
Din ile çözmek için dünyevî ikilemi
Adını sildirdi Ebebiyat Defteriʼnden
Bir iki satır dahi kalmadı eserinden
Kara kalemi kırdı ve bu defteri de dürdü
Eşşeğini Niğdeʼye değil Mekkeʼye sürdü
Hakikati görmüştü, ecel gelmeden evvel
Artık kırılmalıydı etten kemikten heykel
Hayat yolu kısaydı ve vakit de çok dardı
Tek bu yüzden şiire, katkısı bu kadardı
Dünyayı sallıyordu tam bir zelzele gibi
Derinden geliyordu bir ses velvele gibi
Bu âlemde bulamadı aşktan aradığını
Ama bulmuştu kalbe neyin yaradığını
Kadınları çıkardı, fikrinden ve zikrinden
Kurtulmak istiyordu şehvetinin kirinden
Bu latif, dişi varlık, hakikate gölgeydi
Âşıkın rûhu için bataklık bir bölgeydi
Bir daha dolaşmadı bataklık etrâfında
Anka gibi yaşamak istiyordu Kâfʼında
Kâf Dağıʼnda çiçekler, açmıştı türlü türlü
Gârında bir yâr vardı ki nübüvvet mühürlü
Bu Kıtmırʼin hedefi nûrun mahzeni Hîrâ
Hep ölmek istiyordu, gark olarak envâra
En sonunda gelince, yaşı tam otuz beşe
Daha çok yaklaşmıştı o nûrânî Güneşe
Her varlık yavaş yavaş gidiyor bir zevâle
Kabirde rûha lazım, biraz nûrdan nevâle
Nûrlara uçuyordu bu pervâne düpedüz
Tek ideali onda yanmaktı güpegündüz
Vedanın tam vaktidir, şimdi edebiyata
Başlayabilmek için yepyeni bir hayata
»Ebediyyet« emeli, »edebiyattan« evlâ
Ebyât değil de âyet istiyor yüce Mevlâ
Elveda dostlar ve Edebiyat Defteri!
Artık burası değil şâir Sonerʼin yeri
Soner ÇAĞATAY (11:32) 3 Kasım 2011 / Wuppertal / Almanya
Fotoğraf: Sevgili dostum Mehmet Cetin