2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1605
Okunma
bir yaz ayında gittin buralardan
ölü denizleri bırakarak bir taraflarıma
daha olgunlaşmamıştı yaralarım
kendimi bulmaya çeyrek asır varken gittin
yitiverdin bir şiirin ortasında
büyütmüştüm oysa bir şehri
baştan başa dolaşmıştım bayram sabahlarını
kabuğundan çıkmamış bir hayattı
sipariş ettiklerim
sen yoktun...
sabah varoluşları özledim en çok yokluğunda
demli çayı kıvamında büyütmeni
şeker katılmamış hüzünleri de biriktirerek
ısıtmanı canevimde
bir sevgi zimmetlemiştin üstüme
en çok onu kaybetmekten korkuyorum desem
güle dökülür yüzün
bir çeyrek asır daha kalır seni yaşamaya
kapalı bir mekandı aşk
sen yoktun...
duyar gibi oldum sesini
yoksa gelen yokluğun mu
çaresizliğim mi bir kıyıya vuran
tüm terkedilmişliğimle
sana getirilmişliğimle
bu hayata sövmüşlüğümle geldim
sen yoktun...
ben kendimi arıyorum bir yerlerde
karanlık ve ürkek akşam
ses veren ben
duyan ben
bağırarak yaşadığım bu ömrün
son kuytuluğunda solarken
senin için,içime hapsedilen ben
yokluğunda bir dilim ısırgandı hayat
sen yoktun...
sanma ki ardından ağladım günlerce
tahriş olmuştu düşünce adına ne varsa
benimkisi son bir saatini yaşayan dram
ben
ben bir morg odasında
otopsimin yapılmasını beklerken
sen yoktun..
yoktun...
Sinan Göztaş